4
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
2279
Okunma

öğretmen;
herkesten para toplar!
hemen yemek hazırlatır
‘el-pençe divan’ durur
horoz, rakı, yoğurt turşu buldurur
valizine bal-peynir,
süt, yoğurt, dolaz doldurur
okul hayrına diye,
para istenmezdi hiç kimse
ya da onlar da fırsat kolluyorlardı ki,
bu sayede gebe bıraktık hissederlerdi, ö(ğ)retmencezi
kollamazlardı öksüzü-yetimi nedense
yaşlıyı, fakiri, Allahın garibini
zavallı öğretmen;
kimsenin okumayacağı;
müfettiş kitaplarını satar, para toplar
bilmezdik; “çiçeklerin dili”
ne işimize yarar
hangi imt(ih)anda çıkar
ne verir, ne öğretirdi
hiç birimiz anlatılan çiçekleri
görmemişti,
koklamamıştı,
rengini bilmezdi
hatta adlarını bile telaffuz edemezdi
bi dene “nergis” vardı aş(i)na olduğum,
Keklikoğlunun kızı ağabeymin akranı
onu da görsem bile ben tanımam bilmem,
çok oldular şehre göçeli
acaba adı hâlâ Nergiz mi?
sanmıyorum o kitaptan alanlar
“çiçeklerin dilini” okumuş olsunlar
belki de kitap okumaktan bu yüzden caydılar
karacahil kaldılar..
şiire hor baktı okuyanlar
çocuklar, analar-babalar
bizim köyde yaygın cahilliğin belki;
en büyük müsebbibi
o cahil sözde öğretmen,
o iriyarı çatıkkaşlı müfettiş,
o zoraki satılan müfettişin kitabı
ya da yalakalık adına bu kitabı alanlardı
köy karacahil kaldı..
ben sizin gibi
ama; hemen herkes aldı o kitaptan
o kitabı alannar sayasında yırtdık
“sıra dayağından”
öğretmenimiz de memnun du artık
yüzünden gülücük eksik olmayan
herkesle barışııkk
vazgeşdi okutmaktan
vazgeşdim tahtaya yazmaktan
biz de; farkına vardık;
okuldan, öğretmenden, çiftçilikten maada
“çiçekler” vardı bizimkilerden başka
hatta çiçeklerin de dili
okul öğretmen içindi çocuklar için değil,
ama dünya müfettiş içindi
bal-peynir, süt, yoğurt, dolaz
bulundurmayan köylü olamaz
bizim hiş bişiyimiz yoktu tabi
okumak mezburiyeti varlık sayılmaz
talebeler için de; bilmekten,
çalışıp öğrenmekten
farklı şeyler de varmış
“işi bilen salağına yatar”mış
köyün beyi hacca gidiyomuş gibi
bi uğurlama köylüden
bi temana ki yaşlıdan-genşden
sorma, bilmeyon neden,
müfettişten bize “aferin”
bizden ona alkış..
bütün köylü.. öretmen, talebeler alkışladık
baybay etdik..
sınıflara girip, yedik-işdik,
bitaha yerlimalı yapdık
hayat böyle daha güzeldi
tayinini halletti, halinden memnun öğretmen
işin yoksa ilme boya,
fenne batır-çıkar onca
anasının avıdamadığı çocuğu
deli misin Alla(hını sever)sen
almayan kafalarına
sokmak için didin dur İskiti-Hunu
“başka becerisi” olan öğretmen olur muydu
gerçi bu sayede yırttık ileşberlikten
öğrendik çivtçiliği,
ileşberliği sildik lügatten
öğrendik de ne oldu
çifçi ileşberden bin perişan
üsdelik ağzının dadından da oldu
mal bedeli borçlandı fayızınan pangadan
öretmeeen.., o gitti,
hiç aramadı bizi,
birkaç yıl öğretmensiz (cahil) kaldık
anmadık,
aramadık
anmadı anmadık
eksikliğin farkına varmadık
anmadık, aramadık olmadığının farkına varamadık..
biri ondan
“… öretmen” diye bahsetse
kayarlardık
“-o öretmenise”
diye bir sinkaf gelirdi ekabir dakımından
“-Gabak Öretmen ne?”
“Sengentli Arif Ali”
“maşallahı varıdı”
“öretmen gibi öretmenidi”
“onun gibisi bi daa gelmedi”
“adamıdı adam”
resim
1960’lı yılların başlarında ben okula başlamadan köyden tayin oldukları halde biz göre de hep bizim köylü kalan ve bir kaç yıl önce vefat eden rahmetli Arif Ali Bıçakçı’yı rahmetle anıyorum.
5.0
100% (6)