13
Yorum
37
Beğeni
0,0
Puan
2925
Okunma

...
oysa seni sevmek
kırmızı ışıkta caddeye koşmasıydı kalbimin
ve kement atmasıydı
her defasında ellerinin boynuma
ben taşralı ceylan
sen bir kentin tavanına kadar sevda
yağmurla güneş gibiydik
öyle tezat
gözlerin mıknatıs tarlası
...dudağım çelik
oysa her gözden öpüş bir ayrılık demekti
ve her ayrılık
...gök kuşağına gebeydi
acı soğan gibi başımızda kırılırdı aşkın yedi rengi
geçerken altından
gittin bir sabah
bütün "sus"ları ikimize bırakarak
çaresiz bir mermi gibi
dağıtarak
biliyorum senin bana gelmen gerek
kalkması için üzerimden bu dağınıklığın
sanki bekler gibi bir salâyı
yüzüm gök/yüzünde asılı kaldı
gel ve bir sor Allah aşkına de ki; nasılsın
bir imam tekbir getirir gibi/
göm sonra
ya geçmişe ya yarına
farkındayım seni beklemem gerek
..kapısı denize açılan bir sokağın başında
inadına saçımda bir gül
...ve kaçak martılar yanağımda
unutup okyanuslarımı korsan kılıçlarında yitirdiğimi
arka fonda sen
omuzları düşük bir resim sanki
...hatırlatıp duran bana eksikliğimi
ve ne zaman kırsam aynalarda yokluğunu
geçim derdinde bir yoksul evi
kelimelerim
bilmem kaç bin nüfuslu
ağzım kuş uçurumu
sen azrail kanatlı çocuk sapanla vuruyorsun
her soluğumu
ah ellerine kurban olduğum
ne hüznüm biter benim, ne yağmurlarım diner
asılmışız ayrılığın gök/kuşağına
sektirmeden vur
kanatlanır sesim belki -sevdam toprağa düşer-
(ait olduğu yere
ve
Araf’a dek susar(ım) sonra...)
de_soulmate
*Sevgili Mine Gültepe hocama en içten teşekkürlerimle...