13
Yorum
20
Beğeni
5,0
Puan
1038
Okunma

Her geçen saniye büyüyen pişmanlığımla
gözlerim tavana dikili
kirpiğimin bir kenarına yapışmış damlayı
düşürmeme telaşıyla parmağımı bastırıyorum
karanlık yokluğuna.
Değiştirmek mümkün olsaydı zamanı
sil baştan yaşardım belki de yaşananları.
İltica talebimi sürekli reddettiğinden
gizlice girmiştim yüreğine
etrafına ördüğün dikenli tellere
dolanırken saçlarım ağlamadım
dizlerim sürünmekten yara bere oldu, ağlamadım
kızgın sözlerle dolu mayın tarlasını geçerken de ağlamadım
içimde ürkek bir ceylanın korkusu olsa da
geri dönmedim çıktığım yoldan
ama etrafımı sarmıştı gurur denen düşman
anlamadım.
Halbu ki
fazla bir talebim yoktu senden..
Kendi ülkemden sana geçerken
bir gemi ambarında korkuyla titreyen çocuk saflığıyla
içimde mavi umut kelebeği
yeni bir ülkeye gitmenin bilinmezliğinde
öylesine savruk
öylesine titrekti kelimelerim.
Nasıl da korkuyordum bilsen
Nasıl da üşüyordum gece gözlerine baktıkça
bir anlık kıvılcım gibi tebessüm çaksa dudaklarında
mum gibi erirdim yemin ederim.
Bir martının kayalara vuran çığlığı gibiydi
yankılanarak suratıma çarpan ’’başkası var ’’ sözün
ben onu sevdim en çok derken
acımamıştı dudakların benim yüreğim gibi
damarlarımda kanım çekilirken
solgunluğu yüzüme vurdu haksızlığın..
Bilememiştim;
her seviyorum dediğinde
öyle kendimden geçmiştim ki
anestezi etkisi yapmıştı gözlerin üzerimde
uyuşmuştu beynim
düşünme yetimi kaybetmiş
bekle dediğin her günü erteleyerek
iltica etmiştim kendimden
kendim gibi sandığım yüreğine.
Şimdi;
yangın yeri bu yürek
ateşe verdim bu gemiyi
sana gelen her denizi..
Uzanmışım yatağımda
yok etmesini bekliyorum
hem seni hem beni.
Ayvazım DENİZ
5.0
100% (20)