4
Yorum
8
Beğeni
0,0
Puan
1430
Okunma

ne çok kelime vurgun yedi/dilime sen düşünce...
(...)
aklım yüreğime dar geliyor
işte bu yüzden odalara yayılır hüzün
lal kesmiş bir sözün
ışığa küsmüş bir gözün
kabuğundaki yanıktır zaman ki
hani bazen
gerçekten kokar
bazen de
gerçeğim dediğinden korkar...
(.
.
.)
g/özlerimin içi ağrıyor
ışığın mı kaçtı ne?
anlam veremedim
hani biliyorum
bir şeyler oluyor
genzime kaçıyor kılçığı
birkaç kelimem kekeme
şimdi tamda istediğim gibi cümlede kuramam
yarından sonra tekrar mı denesem
kim bilir belki daha tenha bir akşam
veya kalabalık bir gece
belirsiz
bilmiyorum
yaşamadım...
bana yardım etmek ister misin?
sağ göğsümün üzerine
ayak topuklarını dayamak ister misin?
omurgalarımı kırmak ister misin?
boğazımı kesmek/gözlerimi oymak
ne bileyim dilimi felan koparmak ister misin?
ben olmadığımda
çok daha mı iyi olacak dünyan sanıyorsun
bundan emin misin?
az önce
damarımdan yüreğime teğet geçtin
bilmem farkında mısın?
yüreğime/yüreğinden sızan
duyguların teğet geçti
kapatıyorum gözlerimi hemen şimdi
şu saniye ve an
arkamı dönmeden ama
beklediğim en kalabalık yolculuksun ya hani
bir şehirden/diğer şehre
kaç saat sürüyorsa kapatırım
o kadar uzun su/sa/rım/da yanında
dilersen konuşabiliriz lakin
önce camın buğusuna adını yazman gerek
ünlü ve ünsüz
harf uyumuna uymayı unutmadan hem de
anlaşılır bir dille ki
kendi kendimle kaldığımda
kördüğüm oluyor seslerim
ve işte o an
işitemediğim/duymadığım
tek şey kendim oluyorum...
şey bi de
bi de
şey
gözlerimi kapattım evet
gözlerimin içi ağrıyor
bu kadarı ile yetineyim
bana yetsin
dillenmeyen
söze gelemeyen diğer şeylerde sana
uyu şimdi...
(...)