Basmalı bir fistanın renklerini doldurmuşsunuz yüreğinize,
kınanın sevincini ve neşesini sürmüşsünüz elinize.
Kaç aşkın lodosu esiyor gerdanınızda cahiliyim,
süpürüyor rüzgarlarınız aşkları yaprak süpürür gibi.
Tutkuların ve arzunun her renginde sürmüşsünüz dudağınıza.
Hatırı bilinen gülüşlerin kıyısında ve kahkahalar içindesiniz.
size diyorum, gülüşleriyle güneşi yüzüne maskara yapmış hanımefendi.
Sırlı bir camın arkasındaki çiçekli gölgesiniz,
yaslanıldığı zaman ruhuna yaşam üfleyen hanımefendi.

Kırkından çıkmamış hüzünlerimiz sizin için bir öykü,
efkarımız bir senaryo film olmaya aday cümleler birlikteliği.
Sararmış dudağımız, ağarmış saçımız size çok sanatsal,
geçmişimiz sizin için acıkı bir hayat hikayesi.
Çilemiz bizlere dizeler yazdırır, mısralar taşırız içimizde,
siz bakışlarınızla hayata meydan okursunuz.
Bilmiyorum nasıl desem, meramımı nasıl haykırsam,
asırlık aykırılıkları ve haksızlıkları nasıl dillendirsem?
Nezaket doluyuz hanımefendi, sözcüklerimiz kırılgan,
içimizde kırarız, küstürürüz adında bir tufan.

Gözlerimizde bir sancı, dudağımızda bir perçin,
sizinkinde ışıltı, yaşam ve dudağınız hep aralık.
Otomobiliniz, kabarık hesap cüzdanlarınız ve yalınız,
bizim yolda kalmışlığımız, yalın ayaklığımız ve meteliksizliğimiz.
Siz bedeninizi yakışıyor diye örtersiniz libaslarla,
biz çıplaklıktan hallice diye giyeriz yamalı libasları.
Siz hanımefendi gonca bedeninize ipek giydirirsiniz,
râyiha sürersiniz bileğinize cihan siz kokar.
Biz düşeriz ah ederiz kulaklar sağırlaşır,
siz sendelendinizmi insan sürüsü üstünüze üşürür.

Diyeceğim o ki;
Hayat size güzel hanımefendi.