6
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
1918
Okunma

kenan paşa ciğerlerinden cehennem mi aktı lan....!
ödümüzün kapısının önünde oynayamayan çocuklardık
gülerek el salladığımız askerler robot oyuncak gibi bakıyordu artık
evvel zaman masalları gözaltı ve baskı filmine sürgündü
ve kaçıncı tohum daha filizini veremeden uğurlanacaktı kayıp seslere.....
karanlık.......!
odada sadece delikanlının bildirilerinden
ve genç kızın iki gün önce evine yazdığı mektuptan başka bir şey yoktu
ışıksız ve rutubetin ağır vebasında kaçak bir türkü saklanıyordu
elini ver bir/tanem elini ver hissedemiyorum seni
genç kız soluğunu tutarak elini uzattı delikanlıya
kırık pencereden eylülün ağır kitap kokuları geliyordu
karşı varoşlarda sirenler ardı ardına düşüyordu toprak yollara....
iki sokak ötede karakolun bütün ışıkları yanıyordu
rihter ölçeği on iki olan depremlerle kanıyordu duvarları
gökyüzü utancından kapamıştı bulutlarla yüzünü
ve nefes almaya bile korkulan bir mevsim yalıyordu ülkeyi....
siyah beyaz ekranda Amerikancı genel kurmay başkanı tastamam kusuyordu
dilinin her ucu göründüğünde yitip gidiyordu yarınlar
gözlerinde bir baykuşun sesi ve akbabanın bekleyişi sızıyordu
ve en az yüz yıllık bir geri dönüş
kayıplarla ve yasa/dışı bir yaşamla oluyordu......
ne kadar dibe batırılsa o kadar acıyor et
ağzına basılan bez parçası gözüne bağlanan bant
seni ne kadar insan tutabilir ki
havasız delikte yüreğine esen eylem rüzgarı
susturabilir/mi istihbaratın akıttığı kanı........
halbuki düşlerdik.......
adına yakışan düşlerden bayram tebrikleri gelir
bizde çocuk ürpermesiyle dalardık vagondan hayallere
çokta ağır yağmurlarda yıkanalım dememiştik
tersine aksa/da ırmak yeterdi cüssemiz/deki aşka
paçavra arkadaşlıklarla eğleniyorduk ya
biz uğruna çığlık olduğumuz sevgilileri özlüyorduk
her yanı dağlarken ecelin gölgeli prangası
biz yine şarkılar söylerdik
çocuktuk aklımızdaki uyduruk hayata uyduk
büyürdük yaşımız hep iki yaş büyük olurdu
büyürdük biraz daha büyürdük yaşımız hep on yedide büyürdük....
yasaklanan milyonlarca düşte asıldı delikanlı yağmurlar
ardına dönüp bakmaya korkan bir gelecek vardı flamalarda
bağrına çiçekler serdiğimiz insanlar tezgah altında satıyordu düşlerimizi
ve onca acının kıyısında patlarken şarapnel hayaller
yinede yiğit türkülerde söylendi kırmızı boyalı ülkemde
afişlere asılan mağrur yüzler
daha yırtık ve siyah beyaz dururken
o zamandan söylenmeye başladı ağlama bebeğim türküsü........
sen kaç yaşında büyüdün o zamanlar sevgili....!
5.0
100% (10)