0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1406
Okunma

I-aşk düşerken yüreğimizin en nadide köşesine acılarıyla geliyordu..
öyle ki bu acılar bazen dayanılmaz oluyordu.
bizi bir bocalamanın içine sokup kendi öz kimliğimizden bile alıkoyuyordu.
Buna karşılık elbette bizde savunma mekanizmaları geliştirdik.
kendimizi ve kişiliğimizi acının içinde sürüklenen
bir bocalamadan çıkarmanın en makbul görmüş yolu olarak
teskin etmeyi seçtik.
ve bir psikolog edasıyla iç dünyamızla konuşup
onu teselli etmenin stratejilerini geliştirdik.
tabi bunu yapınca zamanda akıp gidiyordu bir nehir misali.
yıllar sonra bugün yaşadığımız acıların olgunlaştığını görüyoruz..
ve belkide bu süreç zarfında kendimize teselli vermenin dışında
zamanın ne kadar önemli olduğunu görür olduk.
Ve zaman bizi olgunlaştırıyordu
her geçen gün
Olgunlaşan her acı bizi saplantılı bir aşkın
ruh hali/ yetinden çıkarıyor,
göveren ruhumuz ile birlikte
basireti ve iradeyi aşkın önüne
bir barikat gibi koyup
bizi bu acının içinden sıyırıyordu..
şimdi yaşanan acıların aynasından
geçmişe bakarken,
yüzümde,gözlerimin içine değen
anlamlı bir tebessüm oluşu veriyor.
ve tebessüm eden yüzümüzün içine
basiretli bir olgunluğun karıştığını
bakan gözlerimizden anlıyorduk..
acının renginin ne denli değişim kazandığını
artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını,
aşkın belkide belleğimizde
yeni bir kimlik kazandığını görebiliyorduk.
Ve mutluyduk artık bu süreçte
Çünkü acı bizden uzaktı artık
ve en önemlisi bu dönüşüm
onu kontrol altında tutmayı biliyordu.
Kırşehir/ağustos 2013