4
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1778
Okunma
Adın kasım olmalıydı senin; zaman akıp gidiyor,
zaman öyle suskun öyle sessiz ve bilinçsiz.
Her şey bir farenin peynir yemesinden daha
hızlı gelişiyor. Şöyle selam dersin sabaha,
eski mektuplar gibi bakarsın geçmişe, tozlu
ve dağınık, rüya gibi uyandığında korkarsın,
hani çocuk gibi değil adam gibi. Adam olmadığın
hislerinin üzerine çekersin isimsizliğini,
bilmezsin senin nice isimlerin vardır bende
ve 19 kasımda. Seni bekler tüm sarı yapraklar
ve gül kokulu caddede koşan çıplak ayaklı
çocuklar. Adın kasımdı senin bir kalpte,
başkaları gül bahçesi bilirdi adını, bense
dallarına bastıkça kırılan güz. Hep böyleydi
seninle sevdamız, bir dargın bir barışık bir
çift göz var karşımızda. Hep onunla beraberdi
düşlerimiz, hani birazda mutluyduk galiba
bizim caddenin kaldırımlarını çiğnerken.
Biz böyleydik; hayır sanırım ben dediğim
gibiydim, olmadı duyamadım adına kasım
dendiğini, hiç hissetmedin benim kırk yaşımı,
öğretemedim babamın avuçlarında taşıdığı
hayatın huzurunu. Ve şimdi sene onbir ay,
güz yarım, sessiz ve dağınık. Artık
gelmeyeceksin bilirim, tüm mevsimler tüm
canlılar sana küskün. Nefretim senden
nefret edemedi, çocukluğum senden geçemedi,
yüreğimdeki gardiyanlar senin demir
parmaklıklarını açamadılar. Senin adın kasım
olmalıydı, ayların kraliçesi kasım, güzün demi
kasım, ve bilmelisin ki senin adın bende kasım...
ÜNAL
28.04.2001
5.0
100% (1)