2
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
1213
Okunma

adını koyamadım elimin üstüne
yüzüm tıraşlı,
sanki harp var yarın
yüzbaşı ’günaydın asker’ diyecek
teğmen elinde amerikan sigarası
ceketinin cebinde eşinden mektup
’bu hergele iyi yazıyor, siz de ona yazdırın yüzbaşım’ demişti çavuş
iyi yazıyora kadar geldik
siperde bir bardak çay
kokun
göğsümün kılları arasına yakın bir yer de saklı saçın
kuvvetli alaylara gebe geceleri asker denilen meta
üç kurşunla sekiz bardak suyu
kan akıtana sormalı
adını emiyorum şimdi
ne dudağın var ne de omuzların
şeker niyetine çok uzun zamandır dilimin altında
ramazanda yediğin ve bana verdiğin hurma
aşk olsun ey hurma!
nasıl da baldan tatlı her ağzıma alışımda
ayrılığa sahip çıkasım geliyor
sen rüzgara bakmayan ağaç
elleriyle Rab’be dua
’sadakat’ten ötürü bunların hepsi canım
’Aldanma ki şair sözü elbette yalandır’
ben şair değilim
vallahi inanmalı bu dediğime
bir kez olsun biri de bana inanmalı
toprağa oturup kan kusma yaşına gelmişim
elimde silah
kalem de sen, birisi fabrika, diğeri makina
ben inandığım, kaçıyorsam zili çalan çocukların derslerinden
değiştiremem, soyunamam artık giysilerimden
çok kalınlar
çok da yargılı
ben o çocuklara benzemem
adını içersem yazık olur
beklemeli hurma tanesi
gözlerim kapalı, imanında yeşeren iki meme ucu
anlattığın o asil hikayeye benzedi şimdi halim
öksüz çocuğu için içecek süt bulamayan babanın
nasıl da akıyor göğsünden memba
sebebe tenezzül etmenin hikmeti
senle olsaydım şimdi, bu kadar bahsetmezdim senden
gözü kör olasıca ayrılık
bırakırsa, bir de akarsa hasretime sabrın sütü
dayanırım, dayanırız
dayansın gülberk-i bağ-ı ömrüm
rûz gara düşene kadar kış gelir
hazır oluruz biz, işte hazırız
güzel ayrılıklara dair türküler söylemeye
5.0
100% (6)