4
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
1854
Okunma

karanlıkların efendisiyim
boğulan güneşin ardından
birkaç kavun bir parça peynire demleniyorum
sokaklar süpürüyor beni
dizleri kırık anılarımı
tımar ediyorum
efkâr tutuyor “gözevlerimi”
atlıyorum çocukluk ipimden
sırdaşım ezgi misafir dilimde
“yarim İstanbul ‘u mesken mi tuttun?”
birkaç yosmanın kahkahası dalıyor denizin köpüklerine
denizin dibi gibi suskun yalnızlığımı
yakamozlara salıyorum
ayışığına yüklüyorum
yaşama dair ne varsa
bir “yaprağın ayasından” falıma bakıyorum
üç vakte kadar
ölüyorum
korkuyorum
siper ediyorum birikmiş şişelerimi
bir gece kuşu ıslık çalıyor
bir kadının efsuni bacaklarından aysbergler eriyor
beş taş oynuyor dağılmış yıldızlar
ceketime sokuluyor bir kedi
“dağı tırmanıyor bir karınca
çölü geçiyor bir kaplumbağa
örümcek yuvasını buluyor”
kornalar sürüklüyor kulaklarımı
aldırmıyorum
somurtkan uyku
kemendini atıyor
boyun eğmiyorum
boyun eğmiyorum
bu kibirli şehre
ben şafağın külhanı
tirşe-mor yalnızlığımı toplayıp
içime asıyorum
tek derdim geyiklerin üşümesi
gönül gençyılmaz
5.0
100% (7)