5
Yorum
10
Beğeni
0,0
Puan
1503
Okunma

Tebessüm et diyorlar; kara kalem ucunu
Umman-ı aşka banıp gönüle akmalıymış
Bir taleple gelenin doldururken avcunu
Gözlerinin içine gülerek bakmalıymış.
Gecenin gözyaşları damlasa da eline
Mehtabı sunmalıymış gençlerin hayaline...
Sual dahi etmeden vakıf olup haline
Anlamlı bakışlardan durumu çakmalıymış.
Ne geçmiş ki eline yıllar yılı boş durup!
Derde derman uğruna artık biraz koşturup
Mecnun ile Leyla’yı vahada buluşturup
Umudun çırasını vuslata yakmalıymış.
Sitem edip inlemek hem abesmiş hem ayıp
Bembeyaz etmeliymiş heceleri yıkayıp!
Kışın, karın, ayazın kapısını kapayıp
Gökyüzünün göğsüne güneşi takmalıymış.
Solsa dahi düşlerin tozpembesi, mavisi
Kolaymış kalem için her derdin tedavisi
Çıkmış ise yerinden bu âlemin çivisi
En muhkem dizelerle yerine çakmalıymış.
Madem bedel beklermiş her ideal ve zafer
Sürekli olmasa da, bir kerecik; bu sefer
Deyip bunca gam yeter; mahzun bakan göze fer
Kalbe aşk denen cevher, sevgi bırakmalıymış.
Ye’se dair dizeler beyhude imiş; boşa!
Acımak yetmez imiş kanadı kırık kuşa
Sadece sayfa değil; çöller de baştan başa
Kıpkırmızı, bembeyaz güllerle kokmalıymış...
Mecit AKTÜRK