güzün kızıl çatısı altında yaşlı incir ağacının inleyen yaprağı gönlüm kör topal çağlayan bir nehir geceye dilleniyor munis donuk tekdüze ay topluyor ışığını ömrüm tespih boncukları diziyor mebzul miktarda
"bilmem"zikrini çekiyor dilim yunus misali kısık sesli bir ney akıl sesim "aynalar yalan söylüyor" bu yüz benim değil biteviye sürünüyor koynumdaki zaman
ürkek bir ceylan atim hep bekledim aşk eşiğimin ardında değil bilinmez bir ülkede hükümdar bağrı açık doruklarım kavruluyor ikindi güneşinde
ıtır kokulu gölgeler düşüyor üstüme yaralarımı tuzla ovuyor mazim yüzüm yok yaradana yağmur kuşları konuyor dualarıma
asılıyorum gençliğime istanbul kokuyor bozkır ağzım kışa hazır değilim
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
“Adem ve Havva ile başlayan incir, tüm dinlerde kutsal meyve, cennetin meyvesi kabul edilmiş, tarih boyunca da bereket ve bolluğun sembolü dür. Eski kavimlerde refah göstergesi olarak ‘kendi incir ağacı altında oturmak’ deyiminin yaygın olarak kullanıldığından söz edilmektedir. İncil’de Adem ve Havva ile ilk geçen meyvedir ve bazı din adamlarına göre cennetin yasak meyvesi elma değil incirdir. İncirin asma ve zeytin ile birlikte kutsal toprakların doğal bitki örtüsünde yaygın olarak bulunması ve getirdiği bereket tüm dinlerce kutsal sayılmasında etkili olmuştur. İncil’de incir veya asmanın yetişmediği toprakların değersiz olduğu ve Musa Peygamberin elçilerinin diğer meyvelerle birlikte inciri beraberlerinde getirerek bölgeye verimliliği de taşıdığından söz edilmektedir. Yine incirin ilk ürün ‘Haziran’ meyvelerinin çok iyi olduğu diğer gözlerin gelişerek asıl ürünü oluşturduğu bildirilmektedir. Ayrıca, incirin kek ve benzeri gıda olarak tüketimi yanında iltihaplı yaraların iyileştirilmesi amacı ile lapa şeklinde uygulandığından bahsedilmektedir. İsa Peygamberin ilkbaharda Kudüs’ün yakınında dolaşırken rastladığı incir ağacından meyve yemek istediğinde bol yapraklara karşı hiç olgun meyve bulamayınca ‘bundan sonra hiç meyven olmasın’ dediği ve ağacın solarak öldüğü birçok kaynakta yer almaktadır. Bazı kaynaklarda ise bu olayın bir benzetme olduğu ve incir ağacının ulusu, kavmi temsil ettiği yorumları da yapılmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de Doksanbeşinci sure Et-Tin’de 4 şeye yemin edilmektedir: ‘İncire, zeytine, Sina Dağı’na ve şu emin beldeye yemin ederim ki, biz insanı en güzel biçimde yarattık..’ . Hazreti Muhammed’in ‘Gökten cennete bir meyve indiğini söylemek gerekirse o da incirdir’ dediği belirtilmektedir. Musevi dininin kutsal kabul ettiği ve önemli günlerde tüketilen türlerden biri de incirdir. Remus ve Romulus, dişi kurt tarafından incir ağacı altında emzirilirken Siddhartha Gautama incir ağacı (Ficus religiosa) altında otururken Budizmin temellerini oluşturan ilhamları almıştır.”
balığın karnında inleyen incir yaprağı gönüllü bir havva
tebriklerim düşün yolculuğuna çıkaran cümle güzelliklere iyi ki varsın Gönül'üm..:) sevgilerimle selamlar..
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.