3
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1807
Okunma

Kalbim aklımı çeldi, öyle başladı sana dönmek telaşım.
Nefesimi de güçlendirdim ardından yürüyebilecek kadar.
Çok denedim sana gelmeyi,
sayısını unuttum attığım adımların...
tam da sevişmeye hazırlanırken gözünden düşüp
saymalıyım ayak izlerimi.
Elimde kazma kürek, mezarlıklar kazıyorum
Her mezara gömüleceğim ve sana öyle ulaşacağım sanki…
bir teneke kutuya kapatacağım ruhumu
“çaresiz ruhlar mezarlığında” kazdığım bir çukura atacağım.
Lakin, korktum, haziran sıcağında yılanlar uyanacak,
dilimi yiyerek susturacak!
Bir krom nikelajlı beklenti içindeyim…
Adımlarımın izlerinde anlamsız çarpıklığın formülü;
izlerimi bulamasam, zannedeceğim ki, geçmişinde ben yoktum.
Artık düşmeyeceğim gözlerinden yuvarlanarak.
Doğrularımı da sana bırakacağım.
Gündüzden geceye tutunuyorum.
Ellerim donmak üzere…
Hiçbir gece korkulacak kadar karanlık olamaz…
Zifiri karanlık bile varlığını gözler alışana kadar korur
Her umudun önünde bir açık pencere vardır.
Cehennemden bir eksik kalabileceğim gene de;
Dünyadan kalma bir doğrum duruyor cebimde.
Cennet diye konulacağım yerde ki hiçbir şey, senin yerini tutmayacak,
sensiz cennet bile kar etmeyecek, anladım.
Cennetten kovulup dünyaya yollanmayacağımı bilsem,
senin cehennemine konulmak için bir elma kopartıp yerim!
Beni anlayacaksındır bir elmanın çıtırtısında…
5.0
100% (6)