1
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1465
Okunma
ömür sararık çay süzgeci içinde
durulamakla paklanmaz geride kalır izi
arıyor gözlerim çocukluğumdaki şımartılmışlığı
oval bir kutuda yaşıyor ikizi
evrenin sonsuzluğunda şüpheli diller
ağarmış sakalın telinden tutar...
yalnızlık sonbaharın sırtına yamanan talih
rutubetli bir toprağa çıkıyor sonu
şimdi göğsümde hasret ağlarken
üşümüş çocuk gözleri süpyan bakıyor
ömür seni aromalı sakız gibi çitlettim
palyocalığı denesemde
Bu beceremem kim yutar...
yalın bir hikaye bu yürekte
malumata başlasam kuşluk vaktini bulur
hayatın değerinin geç farkına vardım
susamış dudağın çatlağı ile
kanıyor içimin güz dağları
gecenin son molası çalar tehditkar düdüğünü
kipriklerime umudun küçük bebeleri takılır...
unutulmuş kimliğim pürsümüş cebimde
kim olduğum hatırlanmakta zorlanır
kişisel bencilliğin rüzgarında savrulur
herkes ders çıkarsın istiyorum
sebil Kalbin nasıl yıkıldığını
işte bu yüzden anlatırım
yüzüm gülerken içimin incidiğini...
F.Temel
27-04-2013
5.0
100% (2)