Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
Doğan Güneş
Doğan Güneş

Bu Gece Girelim Birbirimizin Düşlerine/Özellikle Bu Gece

Yorum

Bu Gece Girelim Birbirimizin Düşlerine/Özellikle Bu Gece

( 14 kişi )

7

Yorum

12

Beğeni

5,0

Puan

2843

Okunma

Bu Gece Girelim Birbirimizin Düşlerine/Özellikle Bu Gece

Bu Gece Girelim Birbirimizin Düşlerine/Özellikle Bu Gece

Geceışığını bir fener gibi karanlığı ve umutlarımı aydınlatman ve
bu uğurda verdiğin olağanüstü çabandan ötürü nasıl sevinçliyim anlatamam.

Rüzgargüllerini bilirsin,onlarda seni bilir
Sen bana beyaz zambaklarla ince zeytrinleri anlat
Ben sana Rüzgargüllerinin ıhlara kokusunu..

Geçen Cumartesi gecesi gecenin diğer güne dönüştüğü
bir vakit de siyah beyaz konuşup yazdım sana..Parantez içine aldığım
bölüm o geceden kalma..Siyah beyaz düşler beni renklerden çok daha
mutlu ediyor kimi zamanlar..Yo renklerle bir alıp veremediğim yok
hatta her rengi aynı oranda severim,tabi senin rengine olan tutkumu
saklı tutarak söylüyorum bütün bunları..
Madem siyah beyaz çağda yaşayamadık,yazarak da yaşamak pekela
mümkün..Hani bir resmin vardı geniş ahşap kapısı olan diyeyim ordan
anlarsın demek istediğimi.İşte o resim anlatıyor eski zamanlara
yüzümü dönüp ara sıra seninle böyle konuşup yazmayı..

(Henüz yeni başladığım fakat
Hiç vazgeçmeyeceğim tutkumsunuz..
Yıllar ne kadar çabuk geçip gitse de tarihe not düşecek bu tutkum.
Eskimeden,eksilip çoğalmadan,böyle yapayalnız,böyle dupduru
bir şekilde..Sizin her nefes alıp verişiniz kalbimin üzerinde..
Bir seferinde zeytin ağaçlarından bahsetmiştiniz.
İşte ben o zeytin ağacının gölgesinde gözkuşlarımız
birbirine değsin istiyorum bu mevsim..
Biz mi?
Biz ikimiz tarihe düşen yalnızlığı örtmek için verilmiş
iki isimiz..İki uyumlu isim..
Ben,sizi görebilmek umuduyla ve sizi sevdiğimi söyleyebilmek için
ebem kuşağını takıp belime yollara düşeceğim bu mevsim..
Şimdilik beni yalnız bırakmayan ışığınızla,çiçeklerle,
çocuklarla avunuyorum)..


Senin ellerin,yüzün benim direnme damarım..
Yalnızca bir kere ve yalnızca fotoğraftan gülümsüyorsun
ben bütün içsesini duyumsuyorum..Bir bisikletin
düşünü kuruyorsun,o anda selesinde oturmuş rüzgarın savurduğu
saçlarından topluyorum yakamozlarını..
Soluklanmak için durduğun bir kaldırımda su içiyorsun ben,
palarmalara tutunup kirpiklerimi batırıyorum denizin orta yerine..
Sonra kapatıp ışığını bir yorgana sarınıyorsun muhtemelen,sabah oluyor
ve ben incir ağacının dalları arasından gördüğüm denizi
adınla günaydınlıyorum..Odaya senin şarkıların doluyor.
Şarkılarınla düşüyorum yollara..Geçtiğim caddeler,sokaklar
şarkılarınla ısınıyor üşüten mevsimde..

Bu gece girelim birbirimizin düşlerine..Özellikle bu gece..
Ne söylemişsem söylemişim,ne yazmışsam yazmışım kime ne..
En güzel düşler böyle bir günün sabahında gerçekçi kılarmış kendini..


Son anda bir işin içinde olmayı hiç sevmem fakat zorunluluklarımı
gözönünde bulundurunca ve kısa süreli olmasına hayır diyemedim..
Günlerdir Kıyıya yakın bir yerlerde mekan arayışımız nihayet
sonuç veriyor..Mekan konuya uyum sağlasın diye bir telaş
bir telaş varki herkeslerde sorma..Meğer işin estetiği
kimsenin umurunda değilmiş,işin aslı çok eski fakat
tarihi konumu dikkate değer bir ev bulup onu istedikleri
gibi (Restore) yıkıp talan etmekmiş..
Evin şimdiki sahibi senede bir kaç hafta gelir kalırmış burda.
Gelişigüzel yerleştirilmiş bir kaç parça eşya ve zenginlik
katsın diye mi bilmiyorum heryerde değişik içkiler ve
gereksiz bir sürü tablo,şamdanlık,saten perdelerle dolu..
Duvar diplerinde üç erkek,bir kız çocuğun isimleri kazılı
duruyordu hala ve hepside ermeni isimlerindendi.Söylentiye göre ev bir
papaza aitmiş.Şimdiki evin sahibi zat bürokrat bir aileden..
Ev dışardan ve içerden bakıldığında bin yıllık bir yalnızlığın
delhizlerinde,inatla bütün güzelliğini koruyabilmenin
gururuyla gülerek bakıyordu yüzümüze..
Beykoz sahilini tepeden gören bu iki katlı şirin evin
tarihine ihanet edercesine fütursuz bir film döşeniyordu şimdi..
İçerde,yarı kaldırılmış pencereden uzanıp oynanacak oyunun diyaloglarını
düşünüp kendimi unutuyorum..
Posta kutusu olan tek ev olması bende özlemimi bütünleştiren,
duvarları asmaağaçları kaplı Smirna’da ki Boşnak evini anımsatıyor..
Postacısını kaybetmiş bir çağda olmamıza rağmen,
hiç okunmayacağını bile bile belli aralıklarla posta kutusuna
gizli mektuplar bırakmak istiyorum.
Güneşin doğuşunu bahçeden izleyebilmek için geceyi
burda geçiriyorum bu gün..Ona pragmatik bakmadığım için havanın
kapalı ve bulutlu olması içimdeki sevinci ve heyecanı hiç etkilemiyor.
Turgut Uyar’ın güneşten çok,göğe bakmasının nedenini çok daha
iyi anlıyorum şu an..Güneş doğmasa da Gökyüzü hep orda ve
her mevsim ışığıyla aydınlatıyor dünyayı..Öyleyse her günbatımı
bir gündoğumu mu dur..

Yavaş yavaş kalabalıklaşmaya başlamıştı ev.
Çarpık bacaklı kız heyecanla son makyajı yapmak için kendini
karavana atıyor.
Güzel görünmezse biliyor star olamayacağını..zengin oğlan
fakir kızın yerine vitrinlere aynı tornadan çıkmışçasına güzel
oğlan,güzel kızlara bırakıyor..
Üç on paraya sabahtan akşama dek itiş kakış bekletilen figüranlar ve
fırıldak prodüktörlerde gelmeye başladı.Ben bunlara fırıldak dedikçe
öfkeleri gözlerinden ateş çıkarıyor herbirinin biliyorum.
Fakat nedense hiçbir prodüktör fırıldak olmadıklarını savunamamışlardır..
Literatürdeki tam karşılığını söylüyorum çünkü..
Tarihin bütün akışına güzelliğini koruyarak tanıklık etmiş ev
nitekim bu fırıldaklar tarafından acımasızca talan ediliyordu.
Öyle ya film dolar pompalasın tarih kimin umurunda..
Yeri değil yoksa bu güne kadar nereleri nasıl yakıp yıktılar
hepsini yazsam kimsenin ağzını bıçak açmaz..
Filmin adı,başrol oyuncusu ve değerli bir emeği nereden alındığı
belli olmayan eklentilerle arabeskvari formatıyla şimdiden kendini
belli ediyor.. Duyguyu insani boyutlarda aktarmak kanayan bir durum olmuşsa
eğer bunda kim suçlu?..Yönetmenin sorumluluk duygusunu ne derece kanatır
diye bir soru var ve heryerde ilk önce bunu sorarlar.Oysa sistemin herşeyde
olduğu gibi filmide piyasa ekonomisine bağladığını pek tartışmak
istemez kimse.Hiçbir filmin tanımıtında gişe kavramı teğet geçmez neden?.
Çünkü sanatı gişe ve reytinglere indirgenmiş bir zihniyet sözkonusu..
Herşeyde olduğu gibi sanatı da cadılar cehennemine çevirdiler..
Neyse, kimseye görünmeden mekanı terketmek için hızlı adımlarla
bahçe kapısına doğru ilerliyorum.

Şimdi ve sonrasında neyi nasıl anlatırsam anlatayım hep eksik kalacak.
Sesim nerede kaldı bilmiyorum..
Sesim deyince geçenlerde bir söyleşide yanıma on iki yaşında
bir çocuk geldi ’sesin çok güzel fakat hüzünlüde’ deyince
buna sevineyim mi güleyim mi bilemedim..konuşmak istedim onunla.
Eğilip selam verdim fakat annesi seslenince dönüp bir daha ’sesin çok güzel’
diyerek uzaklaştı..Kalabalığın içinde kaybolup gitti..
Ona söyleyemedim,oysa ne anlatırsam anlatayım bazen hayatın
kalabalıklığında yenik kalıyor işte..Yanlış adreslerden dönüyor..
Bazı zamanlar çok sevdiğim mektuplar da kurtarmıyor yenilgimi..
Senin dışında hiçbir şeye yazmak gelmiyor içimden..
Seni sevdiğimi herkeslerden gizlediğim için darmadağınık
öyküler tutuşturuyor yüreğimi..Bir mektupla neyi anlatabilirim ki..
Yüreğim gülistanından rüzgarın dağıttığı özlemlerime ve düşlerimde
açan kırçiçeklerinin yağmalanmasını hangi harf eksiksiz söyleyebilir ki.
Cem Güneş diyor ki ’Ben toplayacağım yıldızları/sen yeterki göster bana
kuzey ışığını../..yarıda kalmış bir aşk kalbi buzlaştırır’.
Cem abime soramadım fakat bu sözleri söylediğinde muhtemelen bir gün
ihtiyacım olacağını düşünmüş diye söylenip durdum gün boyu..
Oda biliyor dilimde hep aynı sözlerim.Ben toplayacağım harfleri
sen yeterki ara sıra da olsa ’çağırmalar’ yüklü cümleler kur..

’Bırak bu mevsim sardunyalar boylansın içimizde
Bırak ellerim izini toplasın
Gözlerinden başka ne düşer gözbebeklerime
(Gör bak Kimsenin üstlenemediği bir aşka öyle bir geleceğim ki,
sen bile şaşıracaksın)
Dolmayalım Yeryüzümde Gökyüzü yaralarıyla’

13-20 Mart.2013.

Öylesine Işıltılı ki etraf şu an
tutunduğun bir sözcüğü sallasan
bütün yıldızlar avuçlarıma düşecek
pencereler sonuna kadar açık
şehir güzgülleri kokuyor
ben kendimden çözülüyorsam ne çıkar
içimde puntosu büyür ya söyleyeceklerimin


Şimdi istanbul’da serin Cumartesi ve
Smirna’da yer gök yakamoz ya
tutar yerden göğe bir aynanın içinden yürürsün geceye


Bütün sokaklarımı birleştiriyorum
bahar renklerinden kokulu kağıtlar taşıyorum ceplerimde
gezici mektuplar da dünden hazır
çılgınlığım bir bisikletin selesinde
her çocuk düşlerine sığdırabilsin diye
masal sularıyla ıslanıyorum


Bahar son ıslığını çalıyor
gecenin son yolcularıyla vedalaşıp
düşkentine el sallamadan az evel
şehir mahçup
şehir şaşkın ve hüzünlü tebessümlerini döküyor ardımdan
korkuyor,umutlar ektiğin bir şehirde toprak toprak dağılmalara
nerdeyse unutmuştu
asırlık bir davetti bu
herşey bir yana
içime doğru yitirip gitmek değil miydi aşk



’Birbirine benzeyen iki harf gibiyiz
dil sürçse birimiz söyleniyoruz
sen bana şahdamarımdan daha yakınsın’

Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (14)

5.0

100% (14)

Bu gece girelim birbirimizin düşlerine/özellikle bu gece Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Bu gece girelim birbirimizin düşlerine/özellikle bu gece şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Bu Gece Girelim Birbirimizin Düşlerine/Özellikle Bu Gece şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Yakamozmavisi
Yakamozmavisi, @yakamozmavisi
25.4.2013 22:38:39
5 puan verdi
Aşk diyorduk ya hani. Aşk...

Aşk acısı çekmek gerekir, acısını çekmeyen aşkı nasıl bilir. Nasıl çekeceğiz aşkın acısını. Bazıları bunu yanarken, yakmak olarak görüyor. Yana yakıla ağlayanlar, ağlaya dursun bir kenarda. Aşkı aşk yapanın acı olduğunu sananlar aşkı acıtmasın değil mi şair. Çünkü aşkı aşk yapan yanarken yandım demek değil . Aşk acısını çeken bilir ki aşkı aşk yapan ışığıdır. Diyor her mektubunuz, şiiriniz.

Yalnızım... Diyerek adımlarken geceyi, rüzgargüllerini üfleyen, kokuları getiren rüzgara selam olsun. İçimizdeki çocuğun gece düşlerine, gece yürüyüşlerine sevginin adımlarını üfleyen rüzgara selam olsun...


Ne kalacak bizden geriye? Rüzgar silecek ayak izlerimizi, geceye yürüyüşlerimizi?

Ne kalacak bizden geriye?

Şair diyor ki;

"Eskimeden,eksilip çoğalmadan,böyle yapayalnız,böyle dupduru
bir şekilde..Yıllar ne kadar çabuk geçip gitse de tarihe not düşecek bu tutkum."

Yüreği elinde, yaşı onsekiz çocuklar tanıyorum...

Tahrifat...

Bu konuyu konuşmasak...

Hayır diyeceksin biliyorum şair. Hayır...

En çok bu konuyu konuşmak gerek.

Kıyısında saatlerce baka kaldığım eski Beyoğlu evleri, caddeler, sokaklar, yüzler... Yüzlerce yüz. Yüzlerce insan. En çok da sevgi, tabiat ve insancıl duygularımız. Sesimizin saklandığı yüzlerce ev, eser tahrif ediliyor. Hele de yaratışımızın, varlığımızın sebebi, sırrı tabiatımızın kopmaz parçası aşk... Tahrifat... Bu konuyu uzun uzun konuşmak gerek.

Sadece bu yüzden uzun uzun yazmalıyız değil mi?

Ne kalacak bizden geriye?

Aşk.. Aşk.. Aşk..

Acıyı, yangını öfkeyi yazmak kolay. İş ki yazabilmeli insan bir düşü...

Aşk diye, Aşk ile...

Tebrik ve teşekkürlerimi bıraktım güzel sayfanıza.

Saygılarımla.

Sev_tap
Sev_tap, @sev-tap
21.4.2013 20:04:56
5 puan verdi
şiirlerini okuyanlar müptelası oluyor dost...

zira bu yazdıkların bir şiir değil sadece, bir mektup, bir hikaye, bir hayat var her birinin içinde...

aslında hep aynı türde ve aynı konuda yazılan şiirler bir süre sonra sıkar beni...

ama yazdığın her şiire eklediğin mektuplar o denli kapsamlı ki,

insana çiçeklerden, çocuklara, çocuklardan aşka, aşktan hayata ve hayattan kavgaya, umuda değin çeşitli yollar açıyor...

insan sanki yazdıklarını okudukça büyüyor ve çoğalıyor...

hem şiirleri, hem dostluğu tek olan şairim iyi ki varsın, iyi ki yazıyorsun ve iyi ki dostumsun...

sevgiler, selamlar olsun can...
deniz-ce
deniz-ce, @deniz-ce
20.4.2013 15:17:07
5 puan verdi
her geçen gün daha da çarpıcı oluyor mektuplar ve şiirler ama ille de mektuplar.
neden güne düşmüyor ki!
tebrikler ve selamlar şair.
Vertigo
Vertigo, @vertigo
20.4.2013 09:44:16
5 puan verdi
çok severek : )


https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=jRuDXkeMaC4

Quadro Nuevo - Prinzessin Josefina

okurken dinliyordum, severek : )
size de gelsin dedim : )

glenay
glenay, @glenay
20.4.2013 01:08:32
5 puan verdi
sen bana şah damarımdan daha yakınsın,

çok güzeldi,
birimiz ötekini tümlüyor,
ağzımızda çıkacak her cümle
ikimizin, bir kalbinden.

tebrikler..
çimdik
çimdik, @cimdik
20.4.2013 00:26:42
5 puan verdi
Şiir hikayesinden,hikaye şiirinden muhteşemdi.
Kutlarım tüm kalbimle.
Simray Simay
Simray Simay, @simraysimay
20.4.2013 00:19:19
’Birbirine benzeyen iki harf gibiyiz
dil sürçse birimiz söyleniyoruz
sen bana şahdamarımdan daha yakınsın’



Aynen Öyle efendim.....
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL