5
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
2663
Okunma

Mevsimler yetim kaldı, besteler ise yarım,
Güvercinlerin gözlerinden kan damlar suya.
Keskin kılıçlarla bölündü o masum rüya,
Darağacında can çekişir sessizce zârım;
Kırmızı gül solduğu zaman…
Kapandı, önsözü yazılmamış aşk romanı,
Ayaklarım yere basmaz, savrulur giderim.
Köhne bir limanda gam diyetini öderim,
Duyulur kıyılardan dalgaların isyanı;
Kırmızı gül solduğu zaman…
Mehtapsız gecelere alışkınım ezelden,
Çöllere bir damla yağmur düşmese ne çıkar?
Yanmış Mecnun’u, söyle güneş ne kadar yakar?
Bin kere ölür, bir kere geçerim güzelden;
Kırmızı gül solduğu zaman…
Hayatı hızlı tramvaylar tüketti hemen,
Anıları hüzün nakışlı bohçaya koydum.
Çürük sözlere, yalancı baharlara doydum,
Ceylanlar mahzun, dağlara çöker sis-duman;
Kırmızı gül solduğu zaman…
Nazenin bir güldün, beraber ağladık-güldük,
Kırgındın, lakin kalbin merhametsiz değildi.
Çetin bir rüzgâr esti, dallarımız eğildi,
Ve sustuk, taş kesildik, yolun sonuna geldik;
Kırmızı gül solduğu zaman…
06.04.2013
Muhittin Alaca
5.0
100% (2)