13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1979
Okunma
çabuk eskir garibanın kilimi
zenginin de parası derlerdi …
kenarları saçaklı
eski kilim sarardı
taş kaldırımda gölgesi
çizelgemin boyalı.
eskil şarkılar,
yitik kent baharlarında
kırık bir aralık.
zift dökülmüş dudaklarda
saklı
bir sufle ver sen
unutkan süslü kâğıtlar
söküyorlar beni kendilerinden
bir o yana bir bu yana
kaç sığ cümle düşer geceye
söz duramaz ayakta
dökülür önsözlerim başı boş
mısralar ıslak kargaşalarda
bunca güz…
yanık yapraklar, çiçekler ölü
tahammüle ağ dokuyor
zamanın dölü
nasıl dayanır sularım çıplak
haraç-mezat yırtık yamalar
daral sokağında yapılan
usumla sessiz ittifak
baktıkça güneşler batmadan
bağlayıp mısır püskülü aya
mümkündü düş ıslatmak ağızda
şimdi avuçlarımda rüzğarlar
aşina yüzler.
çiçek kurutan eller var
ter yüz olan uçurtmalar da
şeytandı kırılmadan
şimdi balkonda
hiçbir şey büyüten saksılar
dört başı mamur
kırıklığın yorgunluğunda çiçekler açar
günden silinirken yüzüm yeniden
aşka doğar .sonra kokular uçar
kollarım tüydü ve çoktu gökyüzü
sahi… nasıl saklanırdı gül kokusu
palyaçolar ağlamaz. gölgem bölünmezdi
avutulurdu da serinlerdi
bu haram kızıllığı
şimdi sular da güneş yanığı
ömrümü göğe ser
ıslak şafak
göçebe şairden kalan kıymıklar
bunlar
kilim ucunda
örgülü acısını kutsuyor acıtarak
Blackless