7
Yorum
18
Beğeni
5,0
Puan
2175
Okunma

Mart ayının baharlar müjdeleyen coşkusuyla merhaba
saçları denizler ıslatanım..
Sen benim görmeyi ikimize bıraktığım saklımdaki kentsin..
Sen yeşil olduğunda bir kızın eteklerinde dönerim dünyayı..
Hiç bir yıldönümleri bu kadar sevilesi olmadı..
Bir göz açıp kapamalık zaman senesini dolduruyor sevdiğim
ve nostaljik şarkılar gibi romantizmin siyah beyaz
notalarında gibiyiz ne yazıkki...
Cumartesiydi ve mevsim mart ayının ortalarına
doğru yelken açmış tertemiz,dupduru geceydi..
Dili çözülen bir zamana dönüşüyordu kelimeler..
Kimi zaman çocuk sevinçlerimi vurup ayaza,
kitaplara inanmış sözcüklerinden düştüm geceye..
Kimi zaman ateşler ve lirler içinde çoğalttım
adına yakışan içiçiçekli isimleri..
Şimdi sen kırlangıç seslisindir muhtemelen ve
duruşunda,bakışında gemici şarkıları sarılıdır her daim..
Cumartesi sendin ve evdeki tüm abajurlar tanımlayamadığım
ellerin rengindeydi o gece..
Birileri envantere bakar elbet bir gün..
Bazı zamanlar düşlerimde uzun iki yol beliriyor.
Birinde trenden her istasyonda inip şiirler okuyan
oluyorsun sevdiğim..
Diğerinde,açık denizlere enver bir vapurun güvertesinde
saçların bulutlara değensin..
Teninde güneşler gezdirenim,Siyahında saçların solsa
’dünyanın canı ışıksız kalacak’ gibi..
Gecikmiş bir merhabayı buluşturmak için
şarkılar,mektuplar taşıyorum sırtçantamda..
Mevsiminde olamayız belki diye dünden tedbirliyim
Ceplerimde karçiçekleri,yağmurlar ve sarı sıcak Temmuz..
Gemiler yanaşmaya yeltenir diye
masada yarım bir nar ve kokulu kağıtlarım rengarenk..
Giden bir salıncağın dönüşünü beklemek neyse de
kendime susar gibi sana susmak adressiz mektupların
diyeti olsa gerek..
Louis Armstrong’un ’simsiyah efkarın’a
çivit dalışı yapıyorum..Simsiyah efkarlıları düşünüyorum..
Sarte’yi,geceyi aşkın anayurdu ilan eden Mungan’ı,
hücresinde bir yandan vatan sevgisine direnen beti benzi atmış Nazım’ın
öte yandan o pul pul Piraye’ye mektuplarını.
Görmeden,dokunmadan,hissede,hissede siyah efkarlar büyüten
Cibran’ı ve Turgut Uyar’ın aşkın ellerinden tutup ilk
gelen otobüse atlayıp gidebilme efkarını..
Sorularım ve iç hesaplaşmalarımla siyah efkarlar büyütüyorum..
Kolay mı,gelip geçen bir mevsimi yaşıyoruz ve artık önümüz yaz..
Bu yaz da ilerleyemeyeceksek nasıl bir anlamın parçası olabilirim ki..
Bu sorularım karşısında huzursuz ve sıkıntılıyım.
Hayır umudumu yitirmedim..Oldukça umutluyum açıkçası..
Umudumu her sabah istanbul’un kiremitten eteklerinden
havalandırıyorum Smirna’ya..
Yüzündeki ışık kırılmalarına bakarak geçirdim bir haftayı..
Sonra kanepede duran siluetinle konuştum..
Elimde hep aynı güvertedeki resmin..Denizler,sokaklar severmisin dedim..
Sustun..Susarken gözlerinin içinde yakamozlar uçuşuyordu..
Sen benim denizlerle aramdaki boşluğu dolduruyordun güldüğünde..
Gülümseyişin çocukluğunu uçuruyordu fakat sen bunu bilmiyordun..
Ben de bilmiyordum ama eğilip öpmek istiyordum güvertedeki duruşunu..
Bütün gün kanepedeydin..Hep orda durdukça dışardan odaya deniz rüzgarları
değiyordu saçlarına..Bir atın yelesi gibi savruluyordu saçların..
Bütün çiçeklerin isimlerini bildiğimden yüzümü resmine dayayıp
bir bir saydım hepsini..Çuha çiçeğini,akasya dalını,tenine yakışan iğde’yi,
gelinciği ve karçiçeğini çilli bir mevsimle taçyapraklı kolye yaptım saçlarına..,
Ah! şimdi şehrin bir ucunu yırtsak tarih kitaplarından geçmiş mi çıkar
şimdiki zaman mı?..Nasıl ki,’Her kent biraz hüzün biraz umutsa’
Boşa harcanan her Cumartesi merdiven sayısı değişmeyen evler çoğaltır sevdiğim..
Sekiz Mart dünya emekçi kadınlar gününü olanca devrimci içtenliğimle kutlarım..
Sevgilerimle.
1-8 Mart.13.
Suskunluğundan yıldızlar devşirdiğim
bir çocuk düşün
hüzünlerden bilinmezliklere düşen
kaşı kara gözü kara
sağanak yağmurlara benzeyen sesli bir çocuk
garsız
raysız
bir trenin
ayyaş katarlarına yüklemiş kalabalık ve sıcak düşlerini
kaç yanıt talan olur uzaklığında kim bilir
kaç geceyi uyku tutmaz
Kentinle saçların arasında felsefik bağ kurduğum
bir renk düşün
desenleri henüz çizilmemiş
beşinci mevsimi çağıran bir renk
yüzünü şarkılara soyunarak yaklaşsan
tanıyamazlar renklerin delisi sanırlar beni
dur
ışığını kapama birden
sesim kısılır üzülürsün
caddelerden ince ve uzun bir çığlığa dönüşür sabah
Her mısrada geceye kanayan düş’üm
odada her yana dağılmış şiirler
duvarda kirli sakalımla siluetim
kadrajda sana dair üç mektup yan yana
fonda saklımdaki şarkılarım ayaklanır güzelliğimize
sanatın yedinci rengi kendini Temmuz’a bırakır..
dokundum hayata
dokundum anladım
hiç dinmeyecekti o yağmur
söyle bana çocuk fotoğraflı kız
neye benziyor
çocukluğumun parlak sevinçlerini getiren
rüzgar yüklü vapurun
şimdi biz
hangi yıldız
hangi renk
hangi mevsim böyle
5.0
100% (19)