tüm karanlıkları ben içtim
oynasınlar diye bebeler
kör kurşunlara gelmeden kendi bahçelerinde
ve her an bir kola bir bacağa
yatsıda kalmış sevdalara pusuda
mayınların barut hakkından
yapılmış kırmızı çiçekler ellerinde




şeyho dayı
göster böğrüne girmiş beşibiraradayı
oysa el dokuması acem şalında
ne rüyalara yatmıştın kara koyak dibinde
sülün gibi salınarak
köy çeşmesine giden cerenin nerde



ya sen
mirzo emmi
sarı sürek öküzünün koynundayken ederi
bulutlarda oynaşırken umutların
el kadar tarlanı sürmek için
oynaşa duran gülüşlerini
delen hangi mermi



ey...miralaydan domdom yiyen
koca remzi
torunun kulağıma fısıldadı
iki kuşak öncen baba ishaklarda sırma giyermiş
değirmen taşını yek başına kaldırdığından belli
bir yumruk kadar pusu demirine
kötürüm düştün öyle mi



tüm karanlıkları ben içtim
içim ondan karadır fatik bibi
sorsam,koyuvereceksin demelerini
bütün dilek ağaçları yanacak yanık dilinden
ziyaret tepesi
mavzer acısını bilir mi







kasım