23
Yorum
45
Beğeni
5,0
Puan
4775
Okunma


Dağ kapı surlarına bakarak, anlatmıştı bana hikayesini.
Bu hayattan istediğim hiç bir şey yok demişti.
Ama konu kızı ve karısına gelince...
Affedildiği gün, gülümseyerek ölecek kadar yorgun, ölürken teşekkür edecek kadar huzurlu, yakıp yakıp söndürdüğü hayatı gözlerine basan bir adamı dinlemiştim...
Hikayesini yazmaya elim gitmedi. Başka pişman yüzler canlanıyor gözlerimde. Birini dinlerken öbürü geliyor gözümün önüne. Birinin gözlerini gördüm. Hep sigara içiyor ve öksürüyordu.
Diyarbakır’da dinlediklerimi, Mersin’de sağaltmayı denedim, olmadı. Ankara’dayım şimdi, Hacı Bayram’ı yıkıyorlar.70 tane meczup’un başını soktuğu çay ocağını yıkıyorlar. "Herkes biz nereye gideceğiz" diyor! Bir masaya oturup, saatlerce sayıklamanın bile ellerinden alındığı insanlardan ne istediklerini bilmiyorum, kentsel dönüşümlerin!
Arkadaşlarıma küçük bir çay ocağı açalım diyorum. Bütün dünyayı demleyip affedelim.
Düşünelim diyor, arkadaşlar! Onlar düşünüyor, dünya dönüyor. Birileri ise hiç affetmiyor!...
1)
Sağ avucunu küle bastın sürdün yüzüme
"Yıllarca kanayacaksın" dedin.
Dönüp gelecek bir evim var mı avuçlarında?
Tenimde şimdi bir bahardıysan
Yüzümdeki ayrılmışlığımız dökülsün, yandıkça!
"En büyük kötülük nereye ait? Git de öğren" dedin
En büyük iyiliğin peşine düşürdün beni!
İhanetten geçtim
Ve yalandan, Azize…
Emaneti ehline vermek yerine aldım ehlinden
Ve haykırdım Rabbime!
"Hürriyet niçin hardan geçer?"
Nihayetin alameti kendi evveline ulaşmakmış!
Evvelim derdin bana bense sana ahirim!
Aramızda ortak bir sözü gelin etsinler diye
Kapını çaldım, o siy’ah ülkende!
"Aranızda ortak bir söze gelin" dediler.
Ayrıldık, orta yanımızdan!
Sadakatin sarayını çizdim Azize’ye
“İyi de bu bir serçe yuvası” dedi!
Anladım ki
Hiç göç etmemek dikkati kırlangıçlara dağıtıyor!
Yine de farkını sorunca şöyle dedim:
"Tüm kuşlar gidince geriye kalan serçelerdir"
2)
Ölüşümü hesaba katmadan önce oluşumu görseydin
Benim de bir insan olduğumu anlardın; Azize
Eteğinde bir melekler ordusu ile
Günahların içine doğru bıraktın beni!
Sonra sordun kendine
"Hem öyle hem böyle, ne biçim iş bu böyle?"
Sonra yargıladın, "herkes gibisin" dedin!
Döndüm herkese bir fısıltıyla
"Bana kelimeler verin, günahkârların kelimelerini…"
3)
Kafam iki duvar arasında
Yüreğim dört duvar arasında
Tepem sensizliğin tavanı ile kapalıyken
Ansızın bir ilham ile olduğum yeri oymaya başladım
Geçtim toprağın yedi kat altında çürümüş cesetlerden
Harabeler koridorunda yürüdüm
Kralları da gördüm köleleri önünde dimdik duran
Durmadım, yeryüzünü anlamak için göğe baktım yeterince
Gözlerin ve yıldızlar artık benim rahlem değil
Yargılayanların yargılanacağını bilmedim.
Sınanmadığın günahın azizi olma diyenler haklıymış!
Sınandım işte, herkes gibi.
Sınanmak yeri görmek çamuru bilmekmiş
Ben yerin de altını da gördüm Azize
Ben çamurun dibinin de dibini…
Düştükçe senden aşağılara hafifledim
Yağmuru tanıdım suyu tanıdım.
Sordum, yağmak neden?
Günlerce izledim.
Sonra anladım ne yeryüzüne aitmişim ne de gök yüzüne
Yerin altında ve göğün üstünde bir dirhem tanesiydim, gizlemiştin beni!
4)
Kendimi bağışlamadım ben Azize!
Bağışlasam seni hatırlayacağım.
Hayır!
Hatırlamam gereken sen değilsin.
Yılanların koynunda uyuduğumu unutturmuştun
Neyi unutturduysan bana hatırlayacağım işte!
Ödeyeceğim sana olan borcumu
Yaşlandığımı hatırlayacağım!
Bırakılışlarımı…
Ama en çok senin bırakışını…
G’it!
tahminlerinle örgütlen, Azize!
Gördüklerinle yanıl!
Telmih ve rahmetle ovacağım kalbim
Perdeleri araladıkça insan ne demekmiş anlatacak bana!
5)
Dağların yaratılışına inanan ben
Dağılanların yarasına talip olan ben
"Hayır Allah’tan ama Şer Allah’tan değildir", Diyeceğim!
Seni hiç anlamadığımı sanma
Ağladın
Yaralandın!
Sen insan olmak ne zannettin ki Azize?
Sen var olmayı ne zannettin?
Kuşatılmayanlar yaşamıyorlardır; Azize!
Bir küçük odanın içinde ben de melek olurum
Bir gün dolanırsan ayaklarına
ve kaybolursan kendi coğrafyanda
O zaman uzatacağım ellerimi sana
O zaman diyeceğim ki: "Hoş geldin Azize!"
Nasılmış ha? Nasılmış yanılmak?
Yolu kaybetmek nasılmış?
Yüzüne tükür/ül/mek nasılmış?
6)
Çok üzüldüğü için uyuyanlarla
Üzüntüden uyuyamayanların arasındaki farkı anlamadan kuyuyu inlemek
Suyu arayanlarla suyun aradıkları arasındaki farktır; Azize!
Geçtim suyun aradığını…
Suyu da arama vaktidir benim için!
Ama çamuruyla, ama tuzuyla, ama kumuyla…
Son.
Bir adam çiz şimdi gözlerinde
Üzerini çizdikleri bir adam
Affedilmeyi beklerken ölen…
İşte onun yangınıyla yak şimdi…
Sen o yangını benden iyi bilirsin Azize!
Kayıpkentli
5 Şubat 2013 - Mersin /Güneykent
04:46
5.0
98% (47)
4.0
2% (1)