17
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
1236
Okunma
Yüreği uçurumun kenarında
Bir çoban yalnızlığıyla yazıyorum bunları
Isırıyorum dudaklarımı kanatırcasına
Gülerken açtırdığın güneş aklıma geldikçe
Ve köylü bir hüzün çöküyor sinemin ortasına
Yalnızlaştıkça yalnızlaşıyorum
Cevap bulamıyorum aklıma düşen sorularıma
Hangi dil e hangi el e kulak kesilmişsen
Duymuyorsun can çekişen kelimelerimi
Görsen bir
Ayaklarımdan önce şiirlerimi sokuyorum Karadeniz e
En çok da mavisi kanatıyor Karadeniz’in
Şehir kapkaranlık
Caddeler bir deprem kalıntısını andırıyor
Sokaklar çıkmaz
Başım darma duman
Urgan satılan bir dükkan arıyor gözlerim
Biliyor musun?
Kaç kez ölüyorum
Kaç kez diriliyorum
Kaç kez geçiyorum sırattan bir gecede
Kirpiğime üşüşen bulutlar
Habercisidir simsiyah bir şiirin
İşte o an doğrultuyorum kalemi
Şiirin alnına
Bir bomba diye yazıyorum her kelimeyi
Gözlerim nemli değil namlu
Ve yazıyorum
Oğlum harcın değil adam gibi sevmek
Sana en çok ana avrat sövmek yakışır
Hüzün konvoyları geçerken raylarımdan
En çok da yazdıklarımdan korkuyorum
Yazık ki yazdığım şiirler kadar cesur olamıyorum
Sana yaşamak düşer elbette saray yavrusu yuvanda
Ben hesaplaşırken bıraktığın cehennemle
Ve biliyor musun?
Ölmeden çıktığım her sabahın adını
Bir gün fazladan yaşamak koyuyorum
Bu geceyi de çok uzun yaşadım
Uyku yayılmaya başladı etrafa
Dalgalar kıyıya vuradursun
Girerek yalnızlığımın koluna
Vakit gitme vaktidir
Gitmeden önce son sözüm
Eylül olmasın sevgilinizin adı
Hoş çakal
Hoş çakal
5.0
100% (15)