15
Yorum
26
Beğeni
5,0
Puan
2513
Okunma


Asya’nın yüzü yok anne, başını kaldırmadan konuşuyor benimle
Mecazi kanatlı bir kuş dokunuyor gözlerime
Ne zaman ağlamak istesem yağmur yağıyor
Ne vakit kaşımı çatsam bulut gölgeliyor asık suratımı
Çiçekli eteklerinde gecenin,
Yıldızlar ağıt yakıyor
Bu şehir beni emiyor
Yalnızlığım konuş bile demiyor
Ay hiç gülümsemiyor anne
Saçlarımda ki aklar bir hüzün şadırvanı
Sıra sıra sokuluyor yüreğime
Eski zamanlardan kalma kirli sırlar
Başımda uğuldayıp duruyor bir ihanet kovanı
Ellerimde geçen yüz yıldan yadigâr nasırlar
Bu şehrin meyhaneleri okşamaz başımı
Duvarlarında çirkin bir resmim,
Beni kim olsa tanıyor
Kan kızılı gözlerimde yalpalayan kadehler
Adam bilip duruşuma aldanıyor
Ama ben, ölüyorum
Ama ben,
Suskunluğumu öperek kırk parçaya bölüyorum
Düşünde kız kulesi olmayan insanlar yürüyor sokaklarda
Sokak köpekleri kimsesizliklerini yalıyor
Koyun koyuna yatıyor az ötede gölgesine düşman yalnızlığım
Asya’dan bir fısıltı bile yok
Kulaklarımı sadece canından usanmış bir nefes oyalıyor
Parmak uçlarımda sendeleyerek yıkılıyor zaman
Mezar topraktan ibaret değildir anne
Ojeli tırnaklarından utanan yosmanın koynunda uyurken sevda
Uzak masallar anlatma bana
Asya zaten sevildiğini biliyor
Avuçlarımda kıpkızıl Asya’nın kanı kurşun bir anda öldürmüyor anne
---- aras ---------
not: şiirimi güne getiren seçki kuruluna ve bugüne kadar vefa ile sayfama gelen tüm şiir dostlarına teşekkürler...
5.0
100% (31)