6
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
811
Okunma
Dün akşam Tv izlerken iki kız çocuğunu haber yapmışlardı, kolkola olan çocuklardan küçük olanı ablasının kolunu bırakmadan elindeki meyveyi yemeye çalışıyordu, soğuk, üstte yok başta yok, iki kız kapkara gözleri, ne çocukluktan eser kalmış yüzlerinde ne ışık vardı gözlerinde, zifiri karanlıktı.
Çocuk olmak o şartlarda, nasıl olsunlardı ki, tenleri ısınmıyordu ki yüzlerinde gülücükler olsun. Ayakları çıplak, hissettikleri tek sıcaklık eminim gözlerinden yanaklarına akan gözyaşlarıydı...
Zifiri karanlık iki göz, henüz yitirmemiş ışığını
Hava ayaz mı ayaz, yollar çamur mu çamur
Üstte yok, başta yok, elinde bir elma,
Gözünün yaşı mı yediği, elindeki elma mı belli değil
Yalın ayak kara gözlü kara kız, çamur içinde
Morarmış soğuktan, ne üstte var ne başta
Ablasının koluna girmiş, bıraksa düşecek belki de yere
Gözlerimi yumdum, belki bakmazsam görmem diye
Oysa geldi oturdu yüreğimin taa başköşesine
Bir çift kara göz, bakışında kayboldum, oldum biçare
Üzüm karası gözleri yaşlı, üstü başı kir pas içinde
Ah küçüğüm, biriciğim, kimsin kiminsin bilmiyorum
Bildiğimse, sen ağlarken ben mahvoldum
Belki içimdeki çocuk senin kadar talihsiz değildi
Çekmedi senin kadar kahır ve ayakları çıplak basmadı
Buz kalıplarından yollara
Ama küçüğüm, ta yüreğinde hissetti inci tanesi gözyaşlarını
Keşke ulaşabilsem sana, sarılsam sımsıkı bilmem dindirir mi ?
Bir nebze de olsa ağlayan o küçücük yüreğini
Dinmez bilirim
Dinmeyecekde savaşlar bitmedikçe
İnsana, insan gibi değer verilmedikçe
Her kuytu binbir tuzakken masumlara
Bir bilsen küçüğüm
Bir bilsen ne çok ağladım seninle birlikte
11.01.2013/Hatice AK
5.0
100% (5)