2
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1582
Okunma
Hani her şeyden önce biz arkadaş ve bir yoldaştık
İki komşu yaprak gibi aynı sevgiden beslenen
iki yalnız gönülde, aşık değil de aşktık
Taş kulelerin gölgesinde şarkılar besteleyen
Gözlerimin çiline sırtını henüz dönmeden
Sineme alıp da seni, sarmalanıp yatmadık mı
Bu cihanın Dara’sının ışığından başka görmeden
Duasıyla mabedimde yıldızlara bakmadık mı
Şimdi nerde o bırakıp da asraya giden yüzün
Kızgınlığın ateşinde kül olup tozlanmış sözün
Nerde o dost sandığım omuzlardaki tatlı hüzün
Mahremimin kapısında “dışa dönen” gizli eller
Yüreğine sağlam basmak bir yüreği çiğnemek mi
Yalnızlığın yuvasında bir gönülü ezip geçmek,
“Seviyorsam, yüreğini yerim” der gibi sevmek mi
Ne zaman, gönül alıp götürse beni aşk yoluna
Fırtanalı bir deniz gibi örüyor kaderimi dalgalar
Ve sevdim deyip kimi aldıysam yuvama
Batıyor gemisi umudun henüz belirmeden ufuklar
Hayatı engin denizlere taşıyan ırmağın yatağında
Öyle büzüldü, öyle ezildi ve sıkıştı ki yüreğim
Kömürden kara bir elmas gibi parlıyor artık gözlerim
Ben sevginin gerçeğinden ve dostluğun güveninden
Başka bir şey dilemedim İlahi’den gelen sözerin bilgesinden
Oysa gerçek kıskançmış, daha önemli başka şeyler varmış
Her şeyden daha üstün olmakmış
Merkezinde bir odak gibi hayatın
Neyin varsa vermekmiş, karşılık beklemeden
Ve çekip giden bir sırtın ardından bakmakmış
Dostluğu bile esirgeyen…
5.0
100% (6)