2
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1282
Okunma

çokça sıkılıyorum...
ne ben buraya aittim
ne de burası bana
ikilemde kalmış gibiyim
bütün yönler bana sırtını dönmüş gibi...
oysa sana diyorum
sana..
sana yüzümü ve yönümü dönüyorum bak...
bunlar parmak uçlarım
işareti sana kesik
lakin pek de işe yaramıyor değil mi?
kendini sokmak ve kendine dokunmak dışında
sahi..
hangi yılanın deliğine çomak sokmuştu bu eller
ve hangi güzel söz sahibinin sesini arıyordu
yaz sanma mevsimi..
yazgı hakim tabiata
ki
mevsimde kış farkında mısın titrediğin kadar
seni sarmıyor/
ısıtmıyor/
bakmıyor/
akmıyor/
sormuyorum öyle mi?
hayır,
ikindi vakitlerinde ezan sesinde sonra
senin omuzlarından seyrediyorum güneşin batışını
alnıma yapışan saçların,
pus kesen bakışlarının patikasında
sana sesleniyorum..
sadece sana..
yerim ve yönüm yok...
kendime sorduğum çapraz bir soruyum..
cevabını aradığım bedenlerde..
ki
sus gelmişti sana..
sen hiç mi yoktun orda..
hep mi orda..
sahi yok mu sen orda..
sen zor mu..
üşütüyor mu seninde tenine değen yağmur
net mi/
sonuç mu seninde tüm hesaplamalarda geldiğin nokta
yoksa benim gibi..
ben gibi..
bütün hesapların boş mu/kuş mu...
kanatlanmakla/kalmak arsında...
ellerin..
ellerin diyorum...
benim ellerimdi ya hani...
dokundu mu yokluğumda tenine
boşalttın mı düşlerinin şarjörünü beynine ki
haritasız, yeri belirsiz bir coğrafyadayken sen
yüreğime yakınlığın dibi görünecek kadar yosunsa
boğulmaz senli hiçbir kelimem içinde..
(...)