24
Yorum
25
Beğeni
5,0
Puan
2440
Okunma
Yapraklarını dökmüş şu ağaç kadar ıssızdı
Ve sessiz
Kar yağsa diye dua eden kız çocuğunun sesini boğdular
Bir aralık ayı
Hep yağmur yağdı yüzüne
Yağmalandı
Yaralandı
Aralanmadı insaf kapısı
Hiçbir el kapı tokmağına uzanmadı.
Olmakla ölmek arası bir yerde
Göz kırpıp kaçıyordu mutluluk
Başka bedenlerle çarpıştı.
Düştü, ayağa kalktı.
Öyle hemen yılmadı yani kadere küsüp, direndi.
Keder de ne vefalıydı!
Bırakmadı elini bir kerelik
Hep yanında yürüyen yol arkadaşı, sırdaşıydı.
Sır taşıydı yaşamak olgusu, sert
Buz gibi soğuk.
Yeltenmek bile fiil sayılırdı oysa.
Gecenin içine bir kibrit çakılsa
Anlık da olsa inanacaktı
Işığın varlığına.
Çektiği fotoğrafı gözkapağına asacaktı
Ümitlerini fotoğrafa…
Sonra;
Bir uçurtmanın peşine takılacaktı ayakları
Kolları göğe yükselecekti
Ruhu bulutlara tırmanacaktı
Yüzüne çarpan rüzgarla yarışırken
Hızından sarhoş
Anımsayacaktı yaşadığını.
Olmadı.
İnanmak da inkar etmek kadar kötüydü kimi zaman
Kapılar ve pencereler sadece içeri açılmazdı.
Bedeninden çok ruhu süründü kapatmaya giderken
-Umut taciri kolları-
Işığın olmadığı yerde gölge oyunları da olmazdı.
Kapandı onlarla beraber hülyasına.
Büzüştü daha az üşümek için.
Gerisi derin bir uyumaktı.
Uyudu.
5.0
100% (28)