2
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1937
Okunma

Ellerini başına koymuş öylece oturuyordu yalnızlık
Puslu yüreğini yansıtan pencerenin kenarında
Issız şehrin sakin kalabalığı aydınlanıyordu ışık ışık
Ne kadar da karanlık kokuyordu aslında
Dizlerini göğsüne dayamış biçare duruyordu yalnızlık
Sarılacak kimse kalmamıştı boynuna
Yağmur erken gelecek kışı haykırıyordu ıslık ıslık
Üşümek vardı yine bu sonbaharda
Payına düşen dilsiz sözleri sessizce haykırıyordu yalnızlık
Öyle ya bazı şeyler mühürlüydü dudaklarında
Avazı çıktığı kadar susmak kalmıştı çığlık çığlık
Gerek var mıydı düğümlü dilleri açmaya
Gözlerinden düşen kor damlaları bilinçsizce siliyordu yalnızlık
Virane ruhuna saplı bıçakları görüyordu suretinin enkazında
Dokunsalar susardı belki ağlamak yerine yazık yazık
Yine tek çare lanet etmek oluyordu o sol yanındaki boşluğa
5.0
100% (2)