1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
1104
Okunma
söğüt dalları sızar kollarından
fışkırır tekinsiz karanlıklar
öptükçe büyüyen boşluktan
insan yalınlanır
sırt çevirdi mi şiire
oturur göğünü, göğsünü
kapatır aydınlık pencerelere
açar paranoyak aynalara
ki aynalar hüznünde parçalanır
kapanırken pencereler
ay ışığının sustuğu uzakta
atlasların, haritaların işaret etmediği
durup durup adamın hiçlendiği uzaklarda
kimsesiz türküler tüter
alır tek tek söndürürüm ateş böceklerini
iklimin kül rengi
arar durur fırtınalarımı
insan ya
camgüzeli duvarlar örer
Anadolunu özlememek
Tanrı adına ayin sebebidir
o duvarların lal çizgisi sınırlarında
ve eski medeniyetlerin
kadim ketumluğunda
göğsüm yarılır ikiye
kanlı güvercinler serbest kalır
şiire bürünür tenim
salt kayıp sözlüklerde
tesadüf edilen isminle
hadi kalk, ellerini ellerime ilikle
bir çatı katı seç
albatrosların
kiremit boyasından evleri tuttuğu
merdivenler seç
ancak birbirimize ulaşan
sırtım, yüzüm söğüt kesiği
karanlıklar büyüyor içimde
boşluğundan iz kalmayıncaya dek
5.0
100% (7)