8
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
1854
Okunma

Ölmüş bir zamanın masallarında
Hatırladığım ışıklı kıyılar,
Kaybolmuş tanrıların ayak izleri
Afrodit tapınakları yıkılmış olsa da
Şiir dünyasının tüm renkleri
Orada
Bekler beni
Guruba karşı yay saçlarını
Ve bekle beni, bahar çiçekleri gibi
Tüm aydınlıklar ve maviler sende
Göğsünde sevda pınarları
Akşamın renkleri
Coşkun bir yaşama sevinciyle
Sabah müjdecisi gibi karşılar beni
İçten çökmenin gürültüleri arasında
Kızgın bir suçlama sesi kulaklarımda
Yanağındaki gamzelere saklanmak isterim,
Ne çok içimden geçer bilir misin?
Uyumak ve yüz yıllarca uyanmamak
Yoğun duygular kıskacında
Dere yatağını dolduran karlar gibi
Acımdan eririm damla damla
Ey ay ışığı!
Tüm maskelerimi çıkardım
Çıkardım balodan kalan kıyafetleri
Bana giysilerimi geri ver
Karanlık ağaçlar, yeşil mantoları içinde
Nefretle büzülürken
Defnelerin gölgesine sakla beni
Her şeyi arkamda bıraktım
Sözlerim umutsuzluk taşımasın
İnanacağım,
Yaşadığım cehennemin, cennete dönüşeceğine
Yeter ki çağır beni
Bir sokak köpeğini okşarım bazen
Karşılık veririm bir çocuğun gülümsemesine
Bütün yalanları unuturum
İnsanca bir yol çizerim kendime
Hüzünlü gözlerle bakma yüzüme yeter ki
Ağır aksak kelimelerim dökülecek dilimden
Cümlelerim topallayacak
Gel de, çağır beni
Hazırladım bavulumu
Taze umutlar koydum içine
Unuttum düne ait ne varsa
Anılar biriktirelim geçmişe inat
Birlikte yaşayalım
Dünü ve yarınları
Ne olur gitme
Şahdamarıma sakladım seni
Gidersen parçalanır yüreğim
Kanar ellerim
Kaldıramam ayrılığı, yüküm ağır
Susma
Kelimelerim senin izlerin
Nereye gittiğini bulamazsam
Kırılır kalemim
Öksüz kalır şiirlerim
Gel de, çağır beni ne olur
Çağır ki
Bir başka kor olsun içimizdeki har
Çağır ki
Bir başka tat karışsın özlem türkülerimize
Bir başka sarsın şarkılar bizi
Beni sev
Beni çok sev
Sensiz bırakmayı siliver defterinden…
5.0
100% (7)