1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1107
Okunma

sen varlığın şemsiyesinin altından bakıyordun bana
ben seni arıyordum yokluğun yağmurları altında
uzun uzun anlatılan masallardan çıkartılan ders gibiydi bakışların
nerden eseceği belli olmayan bir rüzgara sevdalı yabani bir menekşeydi ellerin
solmasından korktuğum için bir türlü tutamadığım
rengin yüreğimin yoksulluğuyla bağdaşmıyordu hiç
bakarken gözlerim kamaşıyordu sana
bu camdan karınca yuvalarının yanıbaşında ne kadar ben ben değildim bilsen
yanına gelemeyecek kadar sen biriktirdim içimde
ve bağırıyorum bu camdan dağlara sen sen diye
kuyruğunun altından dumanlar çıkaran atlar geçiyor önümden böğüre böğüre
sesim dudaklarımda kayboluyor sensiz
umudumun dağlarına çoktan karlar yağdı
kapanmadı yinede seni düşleyen solyanımın patikaları
militan şarkılar söylüyor, yüreğimin başkaldıran aşk kavgasında
ekmeğin bitmez katığı aşk çıkınımda duruyor
düşende yollara beni sana getirecek ölmez klavuz
artık gözlerimi yakıyor alnımdaki terde gizlenen tuz
kaçbin yıldır sana kurduğum düşleri tatlandırmak için beklerken
ey geceyle gündüzü ayıran şafağı gözkapaklarıyla aralayan gökyüzü
göktanrıya olan inancım kadar köklüsün yüreğimde
dedemkorkut senin adını bağırmış olmalı kulağıma sonsuz aşk diyarından
altaylardan toroslara deve kervanlarıyla sürüklenen
bir yörük semayisisin sen, bütün ömrümü efsunlayan
mayanın hörgücünde nazlı nazlı sallanan bir rüyasın sen
kirpiklerime tutunup beni terketmeyen
dumanlı dağların yaşmağını indirdim ellerimle
seni anlatıyordu dallara yapraklara çisil çisil
küçük derecikten dinledim seni
kınalı elleriyle su içer hep buradan dedi
mahsun,çekingen, ürkek bir ceylan gibi
kara kıl çadırda, beyaz bir güneşe benzerdi yüzün
senden öncesi varmıydı bilmem
ama senden sonrası ömrümce hüzün
ALİ RIFAT ARKU
12/09/2012
İSTANBUL
5.0
100% (1)