4
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
2860
Okunma
ölüm alabildiğine ağlamaklı,
küçük bedenlerin henüz ayaklanmamış vücudunda..
anne’den geçerken şefkat
ve bir baba’nın gözlerinde doğarken çaresizlik,
usulca akıp gidiyor hayat,
korkuyoruz..
gönül yarasını onaramamış çocuklar,
büyüdükçe yobazın us’unda,
kanlı bir sokağa dökülüyor filizleri..
ahh yine akşam akşam oturuyor göğsümüze,
umarsızlığın koynundan çıkıp gelen o ağır sancı,
dağılıyoruz..
oysa ne çok seslenmişti turnalar,
alıp götüreceklerdi her birini yeni yepyeni bir bahara,
susuyoruz..
içlerinde bir devrim varki
küçük ellerinden büyük hayaller kurulurdu,
ülkenin dört bir yanına..
ve umutları koşardı sabah-akşam,
serin avlulardan güneşin kucağına,
gülümsüyoruz..
kaç hain bakış
ve kaç yılansı dokunuş adımlarken fikrimizi,
dahası, en arsız beyanatların hükmünde kavrulurken insanlık,
kara trenler kalkıyor içimizden,
is kokusu kalıyor geride,
küsüyoruz..
yine de
ciğeri dağlanmış insandır,
sevginin sonsuzluğunu gören, duyan ve dokunan,
biliyoruz..
varlık ağlarken yokluktan
ve tutulmuş bir beşik gibi nutkumuz,
sallanıp dururken nefretin darağacında,
düşünmek ne gibi bir suç olabilirki
sorguluyoruz..
yağmalanmış umutlarımız var bizim,
hatta ezilmiş düşlerimiz,
üzgün türkülerimiz ve tedirgin şiirlerimiz de cabası..
fakat kulağımızdaki tek melodi,
hala çınlamakta,
y ü r ü y o r u z ...
aynaya bakmak aynılaştırıyorsa üstelik korkuyorsan ölmekten,
sakıncalıdır yaşamak.
miNe güLtepe
5.0
100% (8)