2
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1756
Okunma

ve hep göğsümüzde beliyorsak yarınları
yada kaşlarının alınganlığı var birde
Türküler duvağını düzeltme telaşında akşamın
bir merdivan kuşu çıkıyor içimden
kopacak diye içimden kartal çölde üşüyor içimde iklimler
Ve ten / örtünüşlerinde yücelenler
Ve öpüp kaçtığımız heykeller
Görücü usulü hayatlar; bir kadın.
Adam; usulsüzce bırakılmış resimler
Uzaktan sustuğumuz ışıklar;
Bir yanım mavi bir yanımda dereler...
Uzaktan çok güzel görünmüştüğünüz ;
Sarrafın zamanlarda kalmış iki anı olmalı.
Ey dursul dininin kutsal solucanları !
Bizi de yiyin.
TÜRKÜM DOĞRUYUM AMMA VELAKİN
Almıla gelsin de sonunda
Son verilmiyor bu oyuna
Misal üstüne misal
Rakı sofralarının sırma bıyıklı masalı
saraylı kadınların düşlerini süsleyen
erotik nazarlık, sûfi dudaklardan
keman yayı kırılıyor kanunda
Ömer Faruk Tekbilek çıldırıyor Toros’ta
doğruluyor, arkaik süsleri haremin
ve kazanlarda put pekmezi ağarıyor ihtirasın
bir çift göl olup seyre duruyor kadınlar
usta kalçalarıyla, gizleniyorlar kıvrımlarına
Uygur nihilist bir yaşama
keyifli nargileler gibi sunuluyorlar
kervansaraylar çiziliyor düş görümlüğüne
safi bûselerle dokun ey sûfi
Ruhî de yanmada
Güneş gülüyor
Okyanus taşıyorum
sırtımda
biliyormusun bunlar Asya’nın fotoğrafları
varmaya iki centim kala yakalamıştım yolda
Şimdi burada değilsinya
Parlak renkler soluyorlar işte…
sarkaç dönüyor içimde
On dört motorlu ama ah !
Bu geçen bir vantilatör
Cennette polis karakolu
Bir planım tüm dileklerinin feshine içinden yürüdüm geçtim
Ama beş santim tarafından kaçırılmış ağzını tutamadım
Belki sen ve ben uzak yanında koşmak düşündüm
Ama soğuk bir gözünün yırtık olduğunu anlamadım
omuzlarına parmaklarımı değdirdim
daha fazla ordu yada ne tercih edersin ?
Sevdiğim çok fazla karıştırdık dünyayı
yaşıyorum ve nerede kim ? olduğumu unutmadan
eee aylardan Nisan
Günlerden Sen
Sana çok uzun şeyler geriyorum
çarmıhta
alışık olduğum seyler
ipliklerini kilim yapıyorum içimin
Oysa sövülmüş peygamberler gibiyiz
En yadsınamaz tanrılar
Masada bir parazit olarak yaşıyoruz
Ve bir kaç korkunç Krezüs,
Yaşlı cinlere layık vassal
Sövüyor sevdiğime
Ve seviyor sövdüğümü
Dalacağız yakında soğuk bir karanlığa
Elveda kısa yazın parlak ışığı
duyuyorum düştüğünü bir cenaze gibi
Kaldırımda çınlayan kocaman ağaçların
Artık bütün bir kış öfkeye dalacağız
tüyler ürpertici ritmi soğuk havaya
Ve kutup cehennemindeyse güneş
içimde kızıl bir blok donuyor artık
ürpererek dinliyorum her yaprağın sesini
kurduğumuz iskeleler göklerde sağır artık
ruhum bir kule gibi tamamen yenik
rüzgar darbelerinin yorulmaz öfkesinde
Sanki sarsılıyoruz bir monoton şokla
bir yerlere çivili kocaman bir tabutta
Dün bitmeden yaz şimdi sonbahar
bir gizemli ses ayrılık çanı çalıyor
seviyorum gözlerindeki yeşilimsi ışıkları
ol manzara şimdi yanlızca kekre
Ve hiçbir şey, aşkın yada yarin yüzü bile
Deniz üstü parlayan bir güneş etmez
Her şeye rağmen bir anne şefkatiyle
Hatta bir nankör yada alçak bir adam bile
dost ya da düşman bir anlık hayat
Muhteşem bir sonbahar veya günbatımı eder
Kısa misyonu hayatın aç gözlü mezar bekler
Birak dinlensin alnın kucaklarımda
Tatmak niyetiyle beyaz sıcak pişman bir yazı daha
sarı ışık hüzmesi geçen mevsimler kadar
baharın saçları aktı yastığımdan
Uçları kırık yapraklarının
renkleri yalaz dal uçlarından tuttum
güne baktım, gün ellerimden aktı
saçları beyaz bir geceye yanıktım
yaşamak deli gömleği giymiş bir ahmaklıktı
ellerimden düştü bahar saçlarımdan yastık
5.0
100% (4)