kayıp giden zayi zamanlardan bir yıldız düşür öylece gözlerine
ben gibi baksın sana
usulca ...
sicim gibi incecik bir çizgide mutluluğa isim bulalım biz aşk kokalım inceden şehrimiz toprak koksun buram buram
bulutları taşıyalım omuzumuzda son kez bakışalım kaçarak fırtınanın yasağından sağnak mavilerde kaybolalım
efil efil büyütelim aşkı şehrin en betonlu yanını maviye boyayalım
sen sus yine uzun uzun gözlerini sakla bakamadığım yere ben yine aşırıp her şiirden kelimelerle seni sessizce sarınayım düşlerimdeki sen e biraz tutuklanayım gök gürültüsünde birazda umutlanayım en sustuğun yerde
sonra;
yaramaz iki çocuk olup yağmuru kendimiz için aşıralım yüklenip omuzumuza büküp boynumuzu soylu kentlere devirelim üzerimizden yağmur toprağa kavuşsun ben sana kavuşayım...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Bu ne sevdadır yağmuru bile sırtında başka kentlere götürme isteği taşıyan hem kendi sevdası için hemde büyük aşk olan toprağı gökyüzünün parçası olan yağmurla birleştirme arzusu... Yüreğine sağlık öyle güzel dizeler okudum ki ama son dizelerinde ki toprağı yağmura kavuşturma düşüncenizle yağmurla gökyüzü aşkını hatırladım bir yerde okumuştum paylaşmak isterim bu büyük aşkı...
Evren yaratıldığında; toprak sere serpe uzanmışken yaratıldığından beri gördüğü en güzel şeyi, gökyüzünü gürmüş. En güzelmiş o…Vurulmuş; maviliğine, temizliğine âşık olmuş. Onu izlemeye doyamamış. Üzerinde kocaman bir çiçek varmış sapsarı. Toprağın gözünü alıyor, içini ısıtıyormuş. Kendini kaybetmiş. Gökyüzüne bakakalmış. Gözünü bir saniye bile ondan ayırmamış. Yavaş bir kıpırdanma olmuş gökyüzünde. Gökyüzü elbisesini değiştirmiş. Üstüne giydiği elbise en az diğer elbisesi kadar güzelmiş. Lacivert bir renge bürünmüş. Üstünde küçük küçük parçacıklar. Bu sefer büyük aksesuar olarak kocaman beyaz parlak bir çiçek. O çiçek toprağın karanlık yüzünü aydınlatmış. Günler böyle geçip gidiyormuş. Peki gökyüzü… Gökyüzü de boş değilmiş yeryüzüne. Oda ilk gördüğünden beri âşıkmış onun mütevazılığına, özgürlüğüne, sevgisine… En sonunda birbirlerine aşklarını itiraf etmişler. Kavuşmak tek arzularıymış. Ama bunun nasıl olacağını bilmiyorlarmış. Onlar kavuştuğunda biliyorlar her şeyin yok olacağını başkalarına zarar verceklerini… O yüzden hiçbir şey yapamamışlar. Ama hasretlik o kadar zor geliyormuş ki… Bir gün her şeyi göze alıp birleşmeye, hasreti bitirmeye karar vermişler. Hareket etmişler, gökyüzü ikiye ayrılmış sanki. Öyle bir gürültü duyulmuş. Şimşek çakmış. Yeryüzü param parça, deprem olmuş. Gökyüzünden çıkan yıldırımlar toprağa düşmüş. Sanki toprağı öldürmek istermiş gibi. Canları çok yanmış. Kendi canları yanarken başkalarının canlarını da yakmışlar. Gökyüzü toprağın yaralanmış halini görünce dayanamamış ağlamaya başlamış. Gözyaşları toprağa düşmüş. Toprağın yarık yerleri kapanmış, üstünde ki kirleri süpürmüş. Ama o kadar çok ağlıyormuş ki toprak suya doyduğu için artık suyu alamıyormuş. Sular birikmiş. Kavuşamayacaklarını anlamışlar ama yinede içlerinden bir ses kavuşacaklarını söylüyormuş onlara. Toprak aşkına onu iyileştirdiği için bir şeyler hediye etmek istiyormuş. Ama bunu ona nasıl verecekti ki… Toprak . gökyüzünün gözyaşlarıyla ona güzel çiçekler yetiştirmiş. Çiçekler gökyüzünü gördükçe yaşarmış. Ama yaptıklarından dolayı cezaları vardı onların. Toprakta bazı zamanlar depremler olur toprağa yıldırımlar düşer. Gökyüzü de onun acısını hisseder her seferinde ağlardı. Toprak her susadığında; gökyüzünün güzelliğinden aşkından kavrulduğunda ona su verirdi gözyaşlarıyla. Bu sonsuza kadar sürecekti. Yeryüzü ve gökyüzü arasında bir elçi olmuş bülbül ile gül. Bülbül gökyüzünün; gül yeryüzünün aşkını anlatmış durmuş. Bunları yaşamayı en başında göze almışlardı. Ama bir gün kavuşacaklardı. Onlar aşklarını yaşamıyordu ama onların sayesinde başka şeyler üzerlerinde yaşıyor ve aslında onların aşkını devam ettiriyorlardı. Gül ile Bülbül, Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin aşkın sembolü olmuştu. Ama onlar sadece birer elçiydi. işte tıpkı sizin şiirlerinizdeki ve bu hikayedeki gibi Aşk, buydu fedakârlıktı, hediyeydi, canın yanmasıydı, sevgiydi, sabırdı, hasretti… Kaleminiz ve sevgi dolu yüreğiniz daim olsun...
sen sus yine uzun uzun gözlerini sakla bakamadığım yere ben yine aşırıp her şiirden kelimelerle seni sessizce sarınayım düşlerimdeki sen e biraz tutuklanayım gök gürültüsünde birazda umutlanayım en sustuğun yerde
yürek sesinizi hissettik şiirde tebrikler üstadım selam ve saygılar
sicim gibi incecik bir çizgide mutluluğa isim bulalım biz aşk kokalım inceden şehrimiz toprak koksun buram buram
bulutları taşıyalım omuzumuzda son kez bakışalım kaçarak fırtınanın yasağından sağnak mavilerde kaybolalım
efil efil büyütelim aşkı şehrin en betonlu yanını maviye boyayalım
sen sus yine uzun uzun gözlerini sakla bakamadığım yere ben yine aşırıp her şiirden kelimelerle seni sessizce sarınayım düşlerimdeki sen e biraz tutuklanayım gök gürültüsünde birazda umutlanayım en sustuğun yerde
sonra;
yaramaz iki çocuk olup yağmuru kendimiz için aşıralım yüklenip omuzumuza büküp boynumuzu soylu kentlere devirelim üzerimizden yağmur toprağa kavuşsun ben sana kavuşayım...
Kutluyorum çok güzel şiirdi.Beğeniyle okudum.Güzeli yazan kalemin daim olsun.Selam sevgi ve saygımla....
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.