8
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1159
Okunma

köy kahvesinin bahçesindeki kanada kavağının gölgesinde
oturanların ısrarlı talebi üzerine Gavur Müezzine;
misafirin ikramı gelincik sigarasından, derin bir nefes alıp önce,
sonra demli çayını yudumlayıp, okumaya başladı, nutuk çekercesine
“Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı(1),
Bir dakika araba yerinde durakladı.
Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,
Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar..”
herkes eşlik etti bazen, ikilemelerinde
"On yıl var ayrıyım Kınadağı’ndan
Baba ocağından yar kucağından
Bir çiçek dermeden sevgi bağından
Huduttan hududa atılmışım ben"
sonra; bilsek de bekledik ikilemelerini
"Gönlümü çekse de yârin hayali
Aşmaya kudretim yetmez cibali
Yolcuyum bir kuru yaprak misali
Rüzgârın önüne katılmışım ben"
ve
"Garibim namıma Kerem diyorlar
Aslı’mı el almış haram diyorlar
Hastayım derdime verem diyorlar
Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış’ım ben"
herkes nefes bile almadan bu güzel şiiri
içimizi titreten davudi sesi ile Gavur Müezzin gibi
Kirişli Dağına bakarak
nerdeyse yarım saat
sanki nal sesleri içinde bu büyülü şiiri dinledi
“Ey köyleri hududa bağlayan yaşlı yollar,
Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar!
Ey garip çizgilerle dolu han duvarları,
Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları!..”
artık.. bir yağmur öncesindeydik;
sandalyelerimizi alıp içeri girdik
(1) Han Duvarları /Faruk Nafiz Çamlıbel
DEVAM EDECEK
5.0
100% (5)