17
Yorum
29
Beğeni
0,0
Puan
3472
Okunma

Yokluğunda hiç büyümedim
Ve hiç acı çekmedim özleminden başka
Yüzümdeki izlere aldanma sakın
Saçımdaki beyazlara da…
Ben aynı küçük çocuğum
Ve sen yirmi altı yaşındasın halâ
...
Sen parke taşlarını sayardın efsunlu kentin
Yürürdük yan yana yakınlığımız kadar uzaktık belki
Rüzgâr tarardı saçlarımı, parmaklarınla tanışmadan önce
Ne önemi vardı ki aylardan Nisan’mış
Mayıs gülleri bastırırdı nasılsa yağmurun kokusunu
Meğer sol bileğimizden süzülen sonbaharmış
Bir zaman bir tarihti hatırlamıyorum
Tren sesini duyuyor musun diye sormuştun
Ne istasyon vardı halbuki yakınımızda ne liman
Geleceğe giden şimendiferlere el sallayan bizler mişiz
Ayaklarımızın hiç değmediği o gardan
Rumeli caddesindeki elit bir kafenin ikinci katında
Ardımızda öperek bıraktığımız
Bardaklar şahit
/Bu gecikmiş bir itiraftır/
Belki çocukça
Belki dudaklarınla hiç buluşmadan
Denizin kayalara şavkınca
Gecenin sabahlara borçlandığınca
Ürpererek sebepsizce göz kısışlarından
Bundan kalma bir alışkanlık belki
Ay ışığı üşümelerim
Seni kaybetme korkumdandı oysa
İşaret levhalarını çıkmaz sokaklara çevirişim
Bu yüzdendi işte
Seni çok sevdiğimi hiç söyleyemeyişim
Hiç bilmezsin
Mabede kapanır gibi şiirlere adandığımı
Çünkü yazdıklarım ölümsüzlüğünün emaresidir
Sessizce geçiyor yine
Pencerenin kenarından akşam üzeri
Bu saatlerde dilenir zavallılığım küçücük elleriyle (seni)
Bir martının kanadından uzansam şimdi
Pierre Loti’ye
Ve şımarık kahkahaların yükselmiyorsa
Köhne bir masadan
Ah inadına unutmak istemeyişlerim var ya
Alın yazımı reddetmek sanki
Biliyor musun
Seni sevmek daha zor ve ağrılıdır yaşamaktan
Bu yüzden ölmek iste(me)yişim belki...
de soulmate