3
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1862
Okunma
Çocuktum,
Okul yolundan dönerken düştüm
Dudaklara sığmayan esrara
Kaldırımdan yürümeyi o zamanda bilmezdim
Gitgide büyüdü yalın ayaklarım
Öğrenemedim,
Çocukluğumda kalmıştı ellerim
Vadilerin serin hükümranlığını bilmezdim ama
İnanmadım,
Evlerin çatısından haykırmanın yokluğuna..
Akşam olduğunda ölümü düşlerdim
Düşlerdim çünkü ölüm
Yastığımın yüzündeydi..
Gözyaşlarım bir üveyiğin kanatlarına
Rengini verendi.
Ve bir gün ovalara akan
Saygın nehirlerden yüz çevirdim
Taştan, parya yollarda dağlı çiçekler
İsimsiz aşklar edindim
Aşk yaşanmalıydı, yorulsundu şarkılar
Günlerce ateş taşıdım mataramda,
Bir elim dudaklarımdan canımı aldı
Katlandığım hastalıklı duman,
Avcumda tüm vakitlerin yolsuz mesafeleri,
Çöle yankısı düşmüş
Sırılsıklam bir kuşun kanadında vurulmuş
Yağmur neferleri.
Kumlarla şarka giden
Bir rüzgara kanmış yüzüm, eğilmiş.
Ne günlere aldandık ya Rabbi,
Kendi göğümde feri tükenmiş yıldızlar,
Bu hoyrat ümitlerimiz
Kalmasaydı bir kuşun kanadında
Düşseydi raksederek kumlara.
Bu sürgün ,bu kızgın
Gözlerime dolan güneşin alnından
Alıver artık siyahın en koyu rengini
Sen dilemedikçe yok benim dilekçem.
N’olur kaldır artık ellerimi..
Ve sonra
Ortanca çiçeklerinin
Rengine kaldırdım yaşamaktan vazgeçtiklerimin
Halitasında yüzümü
Sokağımdan geçerken gecelerin kuduz yalnızlığı
Tütün kokusuyla çektim ağır silüetimi.
Doğrularak fezanın kıvılcımlı sokağında
Göğe doğru uzanan servi ağaçları dedim
Dimdik durmak değil bunların meziyeti..
Abdülkerim Özgan
5.0
100% (2)