5
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1327
Okunma

Sokağa dökülen bir yalnızlık resmidir bu iç çekiş
Çünkü karanlıklar kimseyi tanımaz…/…
Bir dublörün dudağından:
Kırık bir ezgi var dilinde masallardan kalan
Bilmece güzergâhlarında kanayıp durur kelimeler
Aslında bu uğurlamadır alfabetik bir hüznün indeksinde-
Sancılı bir ağıttır teferruatlara…
Örümcekler tozlu raflarda, karanlıklarda saklanırlar değil mi?
Neden sence?
Çünkü aydınlık onlar için
Bir hücrede el ele tutuşmuş iki mum kadar ulaşılmazdır…
Bir senarist serzenişi:
Ne ay ne yıldızlar
Vurulmamak için, bozmazlar geceden çıkma yasağını…
(aklından anlık geçenler)
Bir uğursuz kuş gelse şimdi bu perdede
Salaş bir öykü anlatsa bu rol kesicilere
Bir çığlık çöreklense sorgu-sual
Sonra bir kahkaha molası verseler
Delimi bunlar deseler…
Bir kameramanın gözlüğünden:
Yazılmamış söz ses verilmemiş bir soluktur üşümek
Bir damar var yüreğimde buz tutmuş
Ne kadar kötü üşüyorum…
Kırmızı bir mevsimden doğan güneş
Bir bardakta sıcak çay getiriyorum
Satır başlarında kanayan gözlerime…
Tedirgin, sakıncalı
Ama ellerim menekşe koksun istiyorum …
Öylesine bahar…
Bir aktör/aktrisin dilinden:
Alnımdaki ter soğuyana kadar
Çalmaya devam edin bu şarkının ıslığını
Duman altı olsun yakamozlar
Ay denize düşerken…
Bilirsin hiç uyumadı sakalım/saçım sensiz
Bilirim bir tek dudakların unutturur kimsesizliğimi
Sağım-solum masal büyütür aşka…
Sokağa dökülen bir sesin resmidir bu iç çekiş
Çünkü hayat kimseyi tanımaz…/…
Kızılcan/2011
5.0
100% (7)