27
Yorum
23
Beğeni
5,0
Puan
2385
Okunma

Gramofon adreste çürük ardıç ağacı
Sıyrık diş izleri uçuk sancılar
Yamacında sallanır salkım taneli hanımeli
Bir gülün zalim dikenidir çölün kuruttuğu
Kafeste! Sinesi vurgun şavkında göğün
İllegal salgını yakar, ağraz dilin kemiğini
Kardeş teneşiri yunarken ölüm!
_____Sen gül yanaklı uçurum,
Kaplumbağa, çınar yaprağında gizli
Derin sancılar içinde titrerken ,
Deprem kırılması vururken zulüm!
Kır/baç sesi, çınlar kulaklarımda
Has bahçenin gonca gülü,
Salar nefesini, derinden bir içre…
Kaldır başını ay yüzlü günce!
//_____Ham ayvayı ısıran dişler kamaşır, Ayı da olsa!
Ektiğini biçmeyen var mı, Zerdüşt de olsa!
Bir ilmek yeter boynuna, Harun da olsa!
Doy artık imiğinden, vidası yalama dünya
-Cücüğü şifadır soğanın
gözyaşı dökmeden soyulmaz
Bir damla kan
kırk lokma yutmadan olunmaz-//
Ey! İnsanoğlu;
Kaç yol geçti,
handan /hancıdan
var mı kıyama sabır?
Ser keçeyi yere,
gelsin çarığında biten, çalılar…
El salla sevdiğine,
gönlündeki sefayı görme hakir
Ye iç eğlen,
dünya kalır elbet bir gün sana da
vuslat çok yakın
Bu akın, hangi çağın yareni?
Hangi rüzgârın esrik düşleri?
Hangi ceylanın yunağı?
Kır çiçeğinden taç yaptığımız, papatya kokulum
Saçlarını uzat, Rapunzel’in yüreğine
Hadi gül…
_____Boyacı küpüne dalmadan, görünmez testinin dibi,
Sürün dikenli yolda, vuslata ermek kısmetse; Nebi!
Kınalı kuzunun emişme saati
Yükselir gecenin narası
Gözlerindeki perde’den
Ta!...Uzaktan gelir çil horozun sesi
Bir meleğin kanat çırpışlarında
Yükselen yüreğimizdeki sevgi ya! İllallah..
Bu kaçıncı gidiş, bu kaçıncı son bahar!
Giden döner mi? aynı eşikten içeri
Kilitle kapıyı, kır kazanın kulpunu
Yak ateşini
Ölüm…
/Dün artık yarın olmaz, kanatlı “Huri’nin” beyaz ellerinde/
Arşa yükselen bi-hayat/ su üstünde mi gezer gönlün
Zebani sallar kılıcını “isi” olmayan ateşin özünde
Saçlarını kes geçmişin, şirk’e düşmeyen güneşin
Yakın olduğun kadardır, alın izinde ki; Rükün
Dilberdudaklı sevda,
Çoban kavalındaki ninniler,
______hey! Kartal yuvasındaki kınalı yapıncak!
Ses ver! Şu karlı dağlara…
Parça parça geçmişten kalan,
çürük hücreden sızan; asi yıldız!
Isıt artık, karanlık gönülde ağlayan
yetim bebeleri…
-Ne, güvercinler küs(s)ün zindanlara,
Nede;
kırılsın kalem,
daha doğmamış masum nifaklara-
Nefes alışı kadar yaşadığımız mutluluk debisi
Çözün artık şu havuz hesabını!
Kaç saatte dolar, açtığımız duygunun tıpası?
Düşün! Sinek küçüktür, değdiğinde yemeğe; bulanır mideler
Bir kanadını yaratır mı? Maharetli eller.
Haybeye taşırsın azığını karınca, ağustosböceğine inat
Kanat nefsini kanat! Gün geceye dönmeden, boşa dönmüyor kâinat.
Çitlerini kaldır artık tel örgüsünü yüreğin
Sevgidir evrenin dili
Zakkumun dikeni “vav” kelamı gibidir yüreklere
Ya hu!
Türap olsun yoluna yüreğim
Tut ellerimden…
Ümmü AŞCI
(ÜMA)
Şiri güne getiren seçki kuruluna, yorum yazan okuyan şair arkadaşlarıma /şiir yoldaşlığınız için teşekkürlerimle.
5.0
100% (27)