12
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
3283
Okunma

Kızıla dönünce gün ikindi sonrasında
Tam şuramda, içimde, tanımsız sızı başlar
Beni yıllardan beri boğucu bir kedere
Gark ederken birlikte yandaki küçük dere
İçinde sabaha dek bir yakarış andıran
Kurbağa korosunun muttasıl sazı başlar
Kızıla dönünce gün ikindi sonrasında
Her ses bir başka türde çağrışımla ruhuma
Gelip de otururken benden bir şeyler alır
Her varlıktan yükselir duyarım en tiz tonu
Bütüncül bir uyumla bası ve baritonu
Bir bakıma dinlerken gönlü hazla kandıran
Ezgilerden muhteşem, ölmeyen tını kalır
Her ses bir başka türde çağrışımla ruhuma
Sabahı beklemek zor tek başınaysa insan
Sıkılması bir yana anılarla baş başa
Kalmak bazen bin asra bedel, yaşayan bilir
Hayali bir sevgili bulup okşayan bilir
Sanki saçı elinde, hasretiyle yandıran
Uzun uzun yâr ile edilirken temaşa
Sabahı beklemek zor tek başınaysa insan
Kendimi bir ahunun gözlerine hapsetsem
Bir daha bu dünyayı göremesem ne olur?
Son yolculuk öncesi kokusunu hissedip
Yârin, ardından baksam salınırken hazzedip
İçimde sevgileri yeniden uyandıran
Duygularla coşarsam gönlüm ferahlık bulur
Kendimi bir ahunun gözlerine hapsetsem
Ve sabah, ilk ışığı alsam dağlar ardından,
Kuşların cıvıltısı eşliğinde uyanıp,
Açılan yaprakların en taze tonlarında,
Uçuşan arıların küçücük canlarında,
Kökleriyle toprağa saplanıp sağlam duran
Kuşlara yuva olan ağaçlara dayanıp
Ve sabah, ilk ışığı alsam dağlar ardından
Dedemin anlattığı seferberlik zamanı,
Zor ile sınav verip, solduran bir ölümdü.
İnsanları düşündüm; güneşin bu anları
Neden getirdi, bilmem yok olan o canları?
Acaba sebep neydi; böyle nutku donduran?
Ve beni sebepsizce pusturan şey zulümdü
Dedemin anlattığı seferberlik zamanı
Doğdu kıpkızıl güneş ve battı ateş topu;
Bir yandan huzur verdi, diğer yandansa hüzün.
Ben böyle doğuştan mı bel bağladım ağyara?
Ben doğmadan evvel mi meftun olmuşum yâre?
İçimde biri mi var; gölgelikler sunduran?
Ve kalbimi dağlayan son deminde bu güzün,
Doğdu kıpkızıl güneş ve battı ateş topu.
Güneri Yıldız (Elazığ, 30.12.2011)
5.0
100% (12)