4
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
791
Okunma
son kez otobüs durağında beklerken seni
şoför bile aynı hüzünlü gözlerle onaylamak da
-gelmedi yine değil mi?
pencereye yağmur düşüyor, yağmur pencerede
vişne suyu lekesini çıkartırken eski bir bulaşık süngeriyle
çalıkuşlarının sonuncusu aynı soruyu soruyor
-gelmediği halde neden siliyorsun ki lekeyi,
dışarı mı çıkacaksın sanki?
basarken ayağını kırıyorum bilemeden hamamböceklerinin
kömür taşımaktan simsiyah bütün elbiseleri
kırılan sümüksü yapılarında ellerimde çikolatalı leblebi
birkaç kuruş paranın üstünü vermeden
az önce kuruyemişçi bile aynı şeyi söyledi
-gelmediğinde yiyorsun değil mi
bu kızarmış nohut tanelerini?
anne, annesi olmayan çocukların beslendiği yer burası
ben hiç annesizliği bilmezken, bunlar anneye muhtaçlardı
peki bir gece yarısı;
annesi giden bir çocuğu
kaç işlemeli mendil avutabilir ki?
havlu kenarlarında sessizce iki baş harfi
’A’ ve ’Y’ ye sonsuz mutluluklar dilemenin inceliği
peki, anne, sen işlemiştin bana da bu mavi havluyu
mutlu bir yuvan olacak demiştin hani yirmi sekizinde
şimdi alt geçitlerde tinercinin eline sararken o havluyu
o çocuk da sormuyor mu zannediyorsun baygın gözleriyle
-ben de annemi kaybettiğimde böyle olmuştum abi
çekecek misin biraz, bu hakiki mobilya tineri?
5.0
100% (9)