MEZARLIKTAN MEKTUP
Kendi iradesiyle ölümü seçenlerin çığlıklarını duyuyorum
Mezar: Gecikmiş ödülleri avuçlayan kutsal bir mekân gibi ‘’ Ölüm anıtına hoş geldiniz’ dercesine Çürüyenlerin Kokusunu doldurur içime. Ve yılanlar: Şu granitlerin altında İlk gecesini geçiren bakirenin, Ellerini Okşaya bilme Ümidiyle, Pusuya yatmışlar, Sararmış otların Gölgesinde.. Her gün onlarlayım. İşte sizler: Tiksindirici düzenin Yağlı varillerine doldurulmuş Ve zamanla kendi ölümlerinden Bihaber olan Zavallı insan sürüsü. Kendimi görüyorum şimdi Bütün ölüler, toprağın işkencesinden geçerken Kafatasımda taşıdığım Azraillin Kupkuru yüzünde beliren intiharları, fail-i meçhulleri Ve merhamet iskemlesinde ‘’ Bay sam’ şarkıları söyleyen ikiyüzlü herifin Karanlığa kaymış ülkesinin Aciz ve yoksul halklarını Görüyorum.. İşte oturuyorum mezarlık kapısında Şu tabutta gelen ölüler Kanı çekilenler Kolonsuz gelenler Kanserliler Yüreksizler Beyinsizler Kumar masasında ölüm zarını atanlar Sessizce gömülüp Cennet için Yalvardılar.. Dinleyin! Bir şişe kan doldurdum, Şovenist duygularınızla beslediğiniz toprağınızın masasına. Katledilmiş bir insan etini avuçladım Kemiklerini denizin durgun suyunda yıkadım Bir balığın parlak pulunu yapıştırıp Dudaklarınıza sundum! Şimdi hanginiz cesaret ede bilir? Bir insan etini yemek için? İğreniyorsunuz! Çünkü çürük insan eti iştahınızı açmaz! Öyleyse Buyurun Beyler Kaldığınız yerden devam edin savaşa! Ama mutlaka! Bir mezarlık kapısında Sizleri bekleyecek Birileri.. Kuşkusuz onlar Yoksul ölülerin Dirilen bedenleri... |
tebrik ederim