2
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1623
Okunma

onları dinlemek için
içeriye gönderilen askerin denetiminde
toplantı sona erdi
ve topluca bahçeye gidildi
müdür
oradaki komutana
komutanım, yarın okullar açılacak, değil mi, dedi
komutan
müdürün yüzüne bile bakmadan
şu anda ben de bilmiyorum
akşam haberleri izle
mutlaka duyarsın
okullar açılacak denirse
yarın çıkar gelirsin
öğretmenler
evlerine gitmek için dağıldı
Liceli Sırrı
Seyit öğretmen
ve bir de yeni tanıştığı
Trabzonlu Hasan öğretmen
varsa eğer,
gazete satın almak
olabilirse
yakınlarına telefon etmek
ve yeni haberleri duymak için
çarşıya doğru yürüdüler
çarşı girişinde yeniden
askerler tarafından kontrol edildiler
Seyit’in dün uğradığı kahveye girdiler
Trabzonlu Hasan öğretmen
masaya ilişirken
yahu bu askerler
şu küçücük ilçede
bizi böyle zırt pırt
kontrol mü edecekler?
anarşist miyiz biz kardeşim
öğretmen olduğumuz biliniyor işte, dedi
Liceli Sırrı
aman ha, gözünü seveyim hocam
dedi Trabzonluya
böyle ulu orta yerde
anarşist falan deme
sonra başımız girer derde
kahvecinin çırağına
gazete aldırdılar
çayları yenilenirken
okumaya başladılar
yurt genelinde
durum sakinmiş
ve halk
bu askeri harekatı
sevinçle karşılamış
fotoğraflardan birinde
Ecevit ve Demirel
eşleriyle birlikte
uçaktan iniyordu
rüzgarlı bir havada
askerler arasında
Zincirbozan’a gidiyordu
gazeteye baktıkça
köşe yazılarını okudukça
Seyit, bu askeri darbeyi
bir türlü bir yere koyamıyordu
çünkü askerler
solcuları yakalayıp
dernek ve sendikaları kapattıkları gibi
sağcıları
ve ülkücüleri de yakalıyordu
üstelik
darbecilerin başı evren
hemen her konuşmasında
sağ ve sol tehlikeden
söz ediyordu
ve az sonra başlayan haberlerde
Alparslan Türkeş’in de
yakalandığı söyleniyordu
öyle çok içten inanmasa da
kendi kendine düşündü seyit
acaba bu darbe
12 mart’tan farklı mıydı?
bu darbeciler
27 mayısçılara daha mı yakındı?
neyse,
bekleyip göreceğiz dedi içinden
posta haneye gitmek için
kalktı yerinden
öğretmen arkadaşları da
Seyit’ eşlik etti
önce bakkal komşusunu aradı Seyit
babasına veya annesine
haber vermesini rica etti
biraz daha bekleyip yeniden aradı
babası ve annesi birlikte gelmiş
bakkalda telefon bekliyorlardı
ikisi de Seyit’i çok merak ediyordu
Seyit’in sesini duymak
sağlıklı olduğunu
hiçbir sorununun olmadığını
yarın okula başlayacağını
evinin arandığını
ama hiçbir zorlukla karşılaşmadığını
bilmek
ve duymak
anne ve babasını rahatlattı
günlerdir seni merak ettik
uyku bile tutmadı
dedi suskun annesi
baban gelmek istedi ama
her yer asker doluydu
kimse zaten korkudan bir şey yapamıyor
bütün evleri aradılar
kimde kitap varsa
kimde silah varsa
hem onları hem de sahiplerini
alıp götürdüler
balcı’nın oğlu Seyit
kendi kitaplarını soramadı telefonda
ama suskun annesi onu anlamış gibi
bizim evimizi de aradılar, dedi
ama zararlı hiçbir şey bulamadılar
sen kendine dikkat et
benim güzel öğretmen oğlum
okulunla
öğrencilerinle
derslerinle ilgilen
hiç kimseyi
bizi bile düşünme
Seyit
bu konuşmadan sonra rahatladı
posta haneden çıkıp
derin bir nefes aldı
dışarıda bekleyen öğretmen arkadaşı
az önce duymuştu
okullar yarın açılıyordu
sonra herkes
yarına hazırlık yapmak için
evine doğru gitti
balcı’nın oğlu Seyit öğretmen
gecenin bir vaktinde
radyoyu açık bırakıp
yatağına uzandı
aklı hep İstanbul’da
aklı hep dağlarda
aklı hep Esma’daydı
ne kadar zorlasa da kendini
aklına hep kötü şeyler geliyordu
haberleri duydukça
yakalanan kişileri
yasaklanan şeyleri duydukça
iyi şeyler düşünmekte zorlanıyordu.
darbeden on iki gün sonra
bir hükümet kuruldu
eski emekli paşalardan
Bülend Ulusu başbakan oldu
Amerika’nın
ve dünya bankasının
yani sermaye babalarının
has oğlu
Turgut Özal
bu hükümette de yine
başbakan yardımcısı oldu
bütün ülke sindirilmiş
susturulmuş
adeta bir karanlığa gömülmüştü
hiç kimse
eski politikacılar
gazeteciler
sendikacılar
aydınlar bile
seslerini çıkarıp
haksızlığa
baskıya
zulme
itiraz edemiyordu
askeri cunta
geldiğinin yirmi sekizinci gününde
ülkücü bir gençle
solcu bir öğrenciyi
idam etti
bu idamların ilkiydi
cuntacılar
hem soldan
hem sağdan
birilerini idam ederek
tarafsız olduklarını
gösterme çabasındaydı
oyda daha sonra
tüm gelişmeler gösterecekti ki
bu çabalarının tümü yalandı
uydurmaydı
sonra da
kendilerince sakıncalı olan
üniversite belasından
ve öğrenci kavgalarından
kurtulmak için de
YÖK’ü kurdular
böylece
üniversite öğrencilerinin
bilim öğrenmesine
çok şey bilmesine
aklına
ve özgür düşünmesine
gem vurdular
üniversiteler
yani bilim yuvaları
artık birer bilim yuvası değildi
öğreten
yol gösteren
eğiten kurumlar değildi
Denizlerin Mahirlerin İbrahimlerin
bilim öğrendiği
Behice Boranların
Sadun Erenlerin
Erdal İnönülerin
bilim öğrettiği yerler değildi.
bırakın kitap okumayı
kitapçıların vitrinlerine bakmak bile
sakıncalıydı
ve darbeciler
geleceğin
suskun
tepkisiz
korkak
tarafsız
cahil
gençliğini yaratmak için
her türlü yolu deniyorlardı.
ilerici
aydın
solcu
yazarlar zaten yasaklanmıştı da
sıradan yazarları bile yasaklıyorlardı
kitaplarla silahları
aynı fotoğraf karesi içine koyup
televizyondan yayınlıyor
insanların kafasına
kitapların da
silahlar kadar
tehlikeli olduğunu sokuyorlardı.
DEVAM EDECEK...
5.0
100% (1)