0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1710
Okunma

Ahmet Muhtar,
buradan sağ salim kurtulmak
ve yanında sürükleyip getirdiği
balcı’nın oğlu Seyit’i
ve Malatyalı Esma’yı
bu çıkmazdan
kurtarmak istiyordu.
kafasında
buradan kurtulmanın planını yapıyordu
Esma,
polise haber verelim, dedi
fena fikir değildi
ama kim
polisi nerede görüp haber verecekti
hem polisler onlara inanıp
yardım edecek miydi?
kavgadan asla kaçmayan seyit bile
tedirgin olmaya başladı
kin dolu bakışlı gurup
bir anda onları ablukaya aldı
duvarla kendi aralarında bıraktı
hepsinin bakışları
Ahmet Muhtar’ın üzerinde odaklanmıştı
balcı’nın oğlu Seyit
farkında değildi ama
ter kan içinde kalmıştı
artık birbirleriyle konuşamıyor
suskun duruyorlardı
sadece arada bir göz göze gelip
bir şeyler anlatmaya çalışıyorlardı
faşist guruptan biri
kinle bakarak
sizi buradan kimse kurtaramaz artık, dedi
burada öleceksiniz
ülkücü kardeşlerimizin kanına girmek neymiş
göreceksiniz.
karşıdaki duruşma salonlarından birinin
kapısı açıldı
içerideki kalabalık çıkıp dağıldı
on kadar polis kendilerine doğru yürüyordu
ve aralarına aldıkları iki mahkuma
eşlik ediyordu
polis gurubu tam yanlarına gelince
Ahmet Muhtar
mimikleriyle yoldaşlarına bir işaret verdi
kendilerini saran gurubu yarıp deldi
ve polislere doğru yöneldi
o güne kadar hiç sevmedikleri
dayaklarını yiyip
işkencelerinden geçtikleri polisler
o anda
kendileri için
birer kurtarıcı gibilerdi.
polis gurubunun içine yürüdüler
basamaklardan inip
dışarıya kadar geldiler
faşist gurup
uzaktanda olsa takip ediyordu
polisler dışarı çıkınca
ekip arabalarına yöneldi
Ahmet Muhtar
Esma’ya ve Seyit’e
koşun koşabildiğiniz kadar
kaçın kaçabildiğiniz kadar diye seslendi
ve becerebilirseniz eğer
gazetenin bürosuna gidin, dedi
üçü de ok gibi fırladı yayından
hızla uzaklaştılar oradan
balcı’nın oğlu Seyit Esma’yı takip ediyordu
ömründe bu kadar hızlı koştuğunu
hatırlamıyordu
ve koşarken
kaldırımda yürüyen bir hamile kadına çarptı
kadın acı içinde yere düşmüş bağırırken
seyit geri dönüp onu kaldıramadı
ve ömrünce
o hamile kadının çığlığını unutamadı
cağaloğlu’na doğru koştular
ana yola varınca
Sirkeci’ye doğru giden
on binlerce kişinin
yürüyüş kortejiyle karşılaştılar
kalabalığa karışıp
bir süre onlarla yürüdüler
atılan sloganlardan anladılar ki
yürüyenler faşistlerdi
o gün bayrağa saygı yürüyüşleri vardı
bir süre faşistlerle öyle yürürken
Seyit’e bakan Esma’nın gözleri
fal taşı gibi açıldı birden
Seyit’in ceketinin yakasına bakıyordu
Seyit, yakasında bir Lenin rozeti taşıyordu
Esma, kimseye belli etmeden
uzanıp rozeti aldı Seyit’in yakasından
ve sonra tutup kolundan
onu kortejin dışına çıkardı
dar bir sokağa daldı
dar bir binanın önünde durup
mavi renkli kapısından içeri girdi.
ikinci katına çıktılar
ve gazetenin bürosuna varınca
rahat bir nefes aldılar
Seyit’in
dağıtımını ve satışını yaptığı gazete
burada basılıyordu
henüz şaşkınlıkları geçmemişken
kapı açıldı
Ahmet Muhtar içeri girdi
gazete çalışanlarının tümü
ayağa kalkıp hoş geldiniz dediler
oturması için yer gösterdiler
Ahmet Muhtar
Esma’ya ve Seyit’e gülümseyerek baktı
gelin bakalım genç yoldaşlar diyerek
onları yanına çağırdı
inanın, dedi aklım sizde kaldı
ama görüyorum ki başarmışsınız
benden önce buraya varmışsınız
yine de,
dirayetli duruşunuzdan dolayı
ikinizi de kutluyorum
ve aynı zamanda
sizi böyle anlamsız bir durum içine soktuğum için
ikinizden de özür diliyorum
Esma yoldaşı zaten tanıyorum
daha önce de birkaç badire atlattığını
biliyorum
fakat gördüğüm kadarıyla
genç yoldaşım da cesaretli çıktı
haydi, desem nerdeyse tek başına
onlara saldıracaktı
öyledir sayın başkanım dedi Esma
öyledir
Seyit yoldaşımız
gerçekten çok cesaretlidir
ve gazetemizin satışını en iyi yapanlardan biridir
ve her türlü kavgaya en önde gidendir
Seyit yoldaş,
seni tanıdığıma çok sevindim
dedi Ahmet Muhtar
böyle saçma bir olay yüzünden de olsa
seni tanıdığıma sevindim
doğaldır ki
devrim mücadelemizde
sosyalizim yolunda
yönümüzü ve tercihimizi belirlemişsek eğer
unutmayalım ki bu haklı kavgamız
ölmeye bile değer
neyse,
bize düşen
her türlü durumdan
bir ders çıkarmalıyız
bundan sonra böylesi durumlarda
biraz daha dikkatli olmalıyız.
on dakika kadar daha oturdu
balcı’nın oğlu Seyit’e dönerek
kendine iyi bak yoldaş
senin gibi cesaretli yoldaşlara
ihtiyacımız var dedi
vedalaşıp gitti.
az sonra da
Esma ve Seyit birlikte çıktılar
Seyit’in önerisiyle
Sultanahmet’teki bir çay bahçesine takıldılar
aslında geç oldu, dedi Esma
eve gitmeliyim
burada daha fazla bekleyemem
ama Seyit yoldaşımın çay ikramına da
hayır diyemem
karınları da açtı
çayın yanında birer tost söylediler
İstanbul’un tam da göbeğinde
Sultanahmet’de
Ayasofya ile Dikilitaş arasında bir yerde
Malatyalı güzel gözlü Esma ile
balcı’nın oğlu Seyit
bir çay bahçesinde
baş başa sohbet ediyordu
Seyit’in keyfine diyecek yoktu
güzel gözlü Esma ile birlikte olmanın
tadını çıkarıyor
mutluluktan uçuyordu
evet, dedi Esma
kötü bir olay yaşadık
belki de hayati bir tehlike atlattık
ama bir de olumlu yönden bakmalı
oldukça heyecanlandın
belki de korktun
ama bu olay sayesinde
Ahmet Muhtar yoldaşı da tanımış oldun.
ikinci çaylarını içiyorlardı
seyit, elinde bardak dalıp gitmiş
hiç konuşmuyordu
olaydan etkilendin galiba, dedi Esma
pek suskun kaldın
baksana öylesine susup daldın
yoksa üniversite sınavını mı düşünüyorsun
hala öğretmen olmayı mı hayal ediyorsun
düşlere dalmış gibisin…
düşlere daldığım doğrudur, dedi Seyit
düşlere daldığım doğrudur da…
ama benim düşlediğim başka bir şey Esma
uzun zamandır seni tanıyorum
bana ilk kez o kitabı verdiğin günü hatırlıyorum
o günden bu güne
sana olan saygım hiç eksilmedi
benim için sen, hep farklı bir yerdeydin
duruşunla
politik tavrınla
tutarlı davranışın
ve disiplinli yaşamınla
hepimizden
bir çok adım öndeydin
teorik kişiliğinle
örgütleme becerinle
hayranlığımızı kazanmış bir liderdin
biliyor musun esma
seninle ilk defa
böylesi doğal bir ortamda
İstanbul’un orta yerinde
bir çay bahçesinde
birlikte
baş başayız
senin birikimine
siyasi kimliğine
ve devrimci kişiliğine güvenerek
aslında biraz da ürkerek
bir şeyi itiraf etmek istiyorum
ve hatalıysam
ve yanlışsa eğer bu tavrım
affedip hoş görmeni diliyorum…
Esma,
elindeki çay bardağını
tabağına bıraktı
oturduğu sandalyede
arkasına yaslandı
ve büyük bir merakla
Seyit’e baktı
evet,
neymiş o itirafın, bekliyorum, dedi.
DEVAM EDECEK....
5.0
100% (1)