24
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
1533
Okunma
Sanık sandalyesinden doğrulup hakim beye;
Dedim beni azdıran; insaf bilmez bu gönül.
Çileye mahküm etti, zevk sefa diye diye,
Ne yaptıysam olmadı, yüzü gülmez bu gönül.
Elinden, kâh üzüldüm, kâh oturup ağladım;
Güzellikler var iken karaları bağladım;
Sayesinde bağrımı maşa ile dağladım;
Bir türlü uslanıp da yola gelmez bu gönül.
Suçlu odur bilesin, o işletti günâhı,
Şikayetçiyim ondan, çektirdi bunca ahı,
Uyduğuma kahrettim, buldum şimdi eyvahı,
Söz dinlemez serseri, lâftan almaz bu gönül.
Acep hangi kanunun bendi kurtarır beni?
Hangi ateşin közü yakmayacak bu teni?
Oysa tövbekâr olup pişman olmuştum yeni;
Kandırıyor daima, adam olmaz bu gönül.
Değer miydi ihanet? İnci ve mercan için;
Fani dünya denilen değersiz sercan için;
Hayat bir meşakkatken, yaşayan her can için;
Yine yanlış yapmaktan geri kalmaz bu gönül.
Sürdü ömrüm boyunca, umarsız bu keşmekeş,
Bazen divane oldum, bazen hüzünle kardeş,
Bazen güneşe küstüm, bazen geceyle sırdaş,
Hiç bir çeşit ilaçtan, şifa bulmaz bu gönül.
Doğru mudur? insanın, gönle boyun eğmesi,
Celbetmez mi aklını? Kulluk üzre doğması,
İlgisini çekmez mi? Gökten rahmet yağması,
Gerçekleri düşünüp, aşkla dolmaz bu gönül.
Bak işte kasam bomboş yüreğimse tamtakır;
Gök demir oldu bana, yeryüzü ise bakır;
Zeytin karası iken çoğalmış saçtaki kır;
Kır kalemi hakim bey; iflah olmaz bu gönül.
Şiirlerin Ziyası
11 şubat 2012
trabzon
5.0
100% (21)