3
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1064
Okunma

Soframda yalnızlığın rakısı kendine müslüman
günahkar olmayan tüm sesler, yabancı!
ve senin gibi biraz yalancı!
Ergin sabahlığında çiğ imgeler tükeniyor, çiğnenmeden
fundamentalist soykırımlar secdesiz alınlarda nükte
topyekûn aynı mezarlığa gömülmek gibi
bahtiyar amcanın cebinde çitlek ve çikolatalı leblebi
az da fıstık içi antep’ten gelme!
Sokaklar cinayet sebebi;
bir genç kız hiçbir zaman annesinden izinsiz tek gezmemeli!
kötüler tâ kanadında bir martının taklası;
oysa hangi deniz kıyısında gördüğümüz bir hâlâ-
bu hayatın geri kalan kısmı.
Hayaller tek dürtü yaşamak için, değil!
bir de geçmiş var burnumuzun direğini sızlatan
hani hiç büyüyemeyeceğimizi düşündüğümüz anlarda
kendisi âlicenâp bir kişilik; saygıdeğer gözyaşı
ileriye dönük; geçmişten kalma bir mısranın intiharı.
Tezgahın üstünde mezarlık ibrikleri mavi mavi
bir de yeşil olmalıydı, değil mi?
sosyal bir entegrasyon ütü masası muhabbetleri
bir elinde dört yüz tane ekmeğe mükabil ütü
kulağın ile omzunun birleştiği yerde telefon
diğer yanda bunalan canına bıçak dayayan pencere
telefondaki ses de çok yakın:
-anne!
Ah delirtecek beni bu kalemlikler!
içinde onlarca yazmaktan bıkmış tükenmez kalemler...
yine de yazıyorum nedense?
bir anlamı olmalı bu renkli vartaların
fevkalesbap taşında oturup ishal olmak kadar eski
bir de sokağın başında aynı çöp kutusu.
Kim bir çöp kutusu kadar karışık olabilir ki?
İlhamlar deliştirebilir delişmen arzularını
saysam keyifsizliğimi yüzüme vurur tabib Salih Beyefendi
düzenli kullanacakmışın ilaçları illa ki;
bir de üstüne gereksiz bir diyet programı
çöp kutusuna sövüyor buluyorum böyle anlarda kendimi!
Acil’de sıra,
ilk numara benim olmalıydı oysa!
memurun kafası çok karışık, hasta olmak ağır vak’a!
sarı bidonlar içinde milyonlarca şırınga;
ölmemek için uğraşıyor insanlar girip her gün sıraya.
Kim bir çöp kutusu kadar karışık olabilir ki?
-Ambalajlar, sebze artıkları,
kabukları,
eski üst başlar,
özellikle temizlenmemiş tıraş bıçakları,
bir milyoncudan alınmış bilumum zerzavat,
ne kavattı o adam be, ne kavat!
Her nefesimle soyunan birkaç umudun patilerinin izleri
sen aşkı nasıl bilebilirsin ki, dediğin yerdeyim yine galiba!
fütursuzca sokakların kokusunu içime çekiyorum;
özledim şehrimi!
Çok da mutlu değilim, az mutsuz da değilim;
bir garip haldeyim!
eski derenin önünde yıllardır beslediğim hikayelere gömülü,
ünlü yazarların hayat hikayelerine göz gezdirmekteyim.
Ara sıra aklıma gelmiyorsun da değil;
ama beş parasız bir halde, beş para pahası olmayan sevgiyle
aynı bankın üzerinde tırnaklarımı yemekteyim!
Kim benim kadar şu üç saniye karışık olabilir ki?
Sen, aşkı merak ediyorsun hâlâ,
yüzünden, sükumundan belli!
Farzet ki vuruldun
Sinenin tam ortasından bir öğlen vakti!
Öğlen vakti cinayet işlenmez diye kural mı var?
Ölebiliriz haydi el ele;
Tut şimdi, tut ki gözlerimde bir deniz var;
Sensizliğe açıldığım, desem bana yine âşığım diyeceksin!
Sallama, sallama yeter; üstü kendine kalsın!
Çöp tenekelerine laf ettikleri de fazla oluyor artık;
senden kirlisini bulamaz hiçbir çöpçü bu alemde!
Aşkı hâlâ...
Her neyse!
Şimdi kuduz olmuş duygularını besleyecek bir sahip bulmak lazım sana!
Ben mi?
Asla!
5.0
100% (3)