6
Yorum
2
Beğeni
4,0
Puan
1059
Okunma

"yere düşmüş
dondurmasız ağlıyor bir çocuk"
bir ana ağlar, çocuğu düşmüş
belliki beklememiş, sancısı akşamdan düşmüş,
daha çorabını o doğmadan örmüş
ninilerini doğmadan bu sancılar öldürmüş
bir ana ağlar, acılara gömülmüş
bu evin duvarları kerpiç topraktan örülmüş
şimdi harçında göz yaşları...
anlattıklarım çocukluk yaşları
tutuğum günlükten silerken yaşları
hatırladım...
birden dilencilerden aldığım harçlıkları
caminin avlusunda uçuşan güvercinlerim
bir de harçlıklar aldığım dilencilerim
delikti hep çeplerim ama yürekliydi , cö/mertti dilencilerim
yağmurda...
göz yaşlarım ıslatsada yakalarımı
ben ağlamadan kaldırımları yıkayan yağmurlar ıslatırdı
yıkanırdım hep
yağmurlardan yağmurlara saçlarımdaki aklarımı
ahlarımı...
ben saklamadım ki bu şehre gelen mülteci kaçakları
paslanmıştı içinde hiç yatmadığım evlerin saçakları
saymıyorum sol yanımdaki sancıları
art niyetle izlemedim hiç açık gezen bacakları...
param yetmediğinde
fırıcınındı çaldığım sıcak ekmekler
hep yanımdan geçti mers(c)edesler
aldırış etmeden geçenler...
"düşmüş
dondurmasız ağlıyor bir çocuk"
düşüp dondurma sırasında dondum
verirken külahı eline güldüm
bir güvercin gibi onun gönlüne kondum
elimde dilencilik içimde ucan güvercinlik...
düştüm peşine düşüncelerimdeki düşlere
şimdi sol yakamda bir ateş böceği
şehrin ışıkları sönse ne yazar... (üç nokta sonsuzluk)
(bir ana rahminde çocuğuyla doğurumadan ölür.öncesi doğan annesini yüreğinde büyütür sahipsiz)
5.0
75% (3)
1.0
25% (1)