6
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
1491
Okunma
Gözlerimi kapatıp sürekli renk değiştiren bir zühale uçuyorum
Tertemiz yolculuklar saklı yastığımın içinde
Çaylak bir yontucuyum ben eski uykular biriktiren
Soru işaretleri müzesinin en sadık ziyaretçisiyim
O zorba yalnızlıklarımı hiç acımadan heykellerime katık edenim ben
Bir zühale uçuyorum –tüm yakıtım biraz tebessüm
Pelerinimi rüyalarımdaki kadın dikti – beni de dikerken kendine
Nasıl görünüyorum o kitabın en son cümlesinden
Yakışmış mı boynuma o kuşların düğümlediği pelerinim
Gözyaşı rengi olsun istedim bilhassa
Gerçeğe daha yakın olsun diye – gerçeğimden çok uzakta iken
Nasıl diye sormayın işte - çok kolay bu serüvenin başlangıcı
bir kolumu havaya kaldırıyorum minnacık bir asaletle
yeni yaptığım taze bir cümlenin üstüne çıkıyorum biraz da kederle
ve uçuyorum o keman ve çello seslerini duyduğum yere
rüyamın zarını delip - başka rüyacık küreciklerine
Dişi pinokyolar şehrinde buluyorum kendimi – gepetto gibi
Elimde kocaman bir baton – pinokyolardan bir orkestra yönetiyorum
Aralarda bir çiçeği sağıyorum – kokusuyla dönebileyim diye evime
Yepyeni geceler çiseliyor alnıma- bu ne garip bir müjde
Mürekkeplerle büyüyor bu ağaçlar – yapraklarında ufak ufak şiirler
Bütün dişil kuklalar keyif yapıyor- yalandan şekerler yiyerek
Bir dolu kıssadan hisseler ekmişler sertifikalı sanrı ustaları
İstediğini kopartıp dinleyebiliyorsun kulaklarınla
Bazen unutarak bazen de unutturularak
-Kısa bir merak arası-
“Peki kim büyütmüştü o dişi pinokyoların burunlarını acaba?
Yoksa bu işte düşlerimin bir parmağı olabilir miydi?
Heyecana gerek yok
Bilsem de söylemem nadasa bıraktım bu soruların yanıtlarını”
O büyücünün de dediği kulaklarıma yapışmış olacak ki
Hatırlıyorum tüm ezberlediğim ağlamaları bir kanara itip
Eğer demişti eğer- anılar dağında gizli olan
üzdüğün o kalbin nabzından bir tutam koparabilirsen
Ve uyandığında hala nasıl da üzüntüyle attığını hissedebiliyorsan
Bir serüven hakkı daha kazanırsın- gidiş dönüş
Olmuyor ama olmuyor bin türlü
Her seferimde yamacımdan aşağı düşüyorum
Onca boyasız kelebeğin ellerimden tutmasına rağmen
(sahi boyasızdı değil mi aslında ilizyonist kelebekler)
Düşüyorum kanaya kanaya daracık kıyılarıma
Sonra her seferinde dinmesini bekliyorum o tufanların
Kim kesiyor sürekli rüyalarımın elektriğini anlamıyorum
Bir beyaz bir siyah oluyor yer – gök – o çamurdan seraplar
Zaten fazla uzaklaşma sakın demişti pelerinimi diken o kadın
Orada görürsen eğer- benlerden bile sakın demişti
Aldanma demişti – acı veren klonlarıma
Ben de en fazla mavime kadar gittim zaten – siyaha ramak kala
Bir ara en olur ki kadehimde ki kırmızımda birazcık boğulsam
Diye düşünmedim de değil aslında
Neyse ki dudak payı bırakmıştım sadece bir masallık
Da sırılsıklam bir armağan düşmüştü sanki sıradan sabahıma…
Oktay Coşar
5.0
100% (19)