22
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
2117
Okunma
---------------------------------------------------------------------
Kaldı (Serçeşme)
Yaşanılası dünyanın
Ne tadı ne tuzu kaldı
Ömür denen şu zamanın
Çoğu gitti azı kaldı
Çalışmadan yiyenlerin
Derimizi giyenlerin
Nice benim diyenlerin
Ne izi ne tozu kaldı
Çürük ökçe yırtık taban
Kurdu kuşu ettik çoban
Gariban daha da gariban
Ne çulu ne bezi kaldı
Cahiller kendini aklar
Kamiller özünü yoklar
Kurudu çaylar ırmaklar
Serçeşme’nin gözü kaldı
Dertli Divani’nin varı
Canandır canın öz yari
Geçti bu devrin baharı
Ne yazı ne güzü kaldı
Dertli Divani
1962 yılında Urfa’nın Kısas köyünde doğdu. Asıl adı Veli Aykut’tur. İlk ve ortaokulu köyünde, liseyi ise Urfa’da, yükseköğrenimini Ankara’da tamamladı.
Dedesi Ahmet Baba ve babası, asıl adı Hamdullah olan Aşık Büryani’dir. Ailesindeki geleneğin devamı olarak küçük yaşlarda aşıklık konusunu ve bağlama çalmayı öğrendi. Şiir yazmaya da yine küçük yaşlarda başladı.
Mahlasını oluşturan Dertli bölümünü 1978 yılında Emrullah Efendi, birkaç ay sonra evlerini ziyaret eden Bektaş Efendi ise Divani bölümünü verdi. Böylelikle Dertli Divani mahlası tamamlanmış oldu. Daha 16 yaşındayken söylediği doğaçlama deyişlerin de bu mahlası almasında önemli bir etkisi oldu.
Aşıklığın yanısıra Hacı Bektaş Dergahı yönünden bir Alevi-Bektaşi dedesi olan Dertli Divani, Türkiye ve Türkiye dışında birçok konser ve toplantıya katıldı.
Hem kendi şiirlerini hem de babası ya da başka aşıkların şiirlerini besteleyen Dertli Divani’nin türküleri birçok sanatçı tarafından da yorumlanmaktadır.
Hemen her konuyu işleyen Dertli Divani’nin şiirleri çeşitli gazete, dergi ve araştırmalarda yeraldı. Ayrıca bugüne dek tek başına ya da grup olarak 10 kadar albüm çıkardı.
KAYNAK:© BeKa Sitesi
---------------------------------------------------------------------
.....................................................................
)(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-)(((-302-)(-)(-)(
Şu dünyada güzelliğin
Ne gerçek ne tezi kaldı
Sır değildir özelliğin
Ne açık ne gizi kaldı
Ehli sohbet şadı dilin
Dost eline çıkan yolun
Bahçedeki gonca gülün
Ne tutku ne hazı kaldı
Yapraklarda gazellerin
Park bahçede hazalların
Gönül yakan güzellerin
Ne cilve ne nazı kaldı
Büyüğüne atam diyen
Küçüğünü sevip sayan
Yaşlısına saygı duyan
Ne oğlu ne kızı kaldı
Millet giymişti karalar
Naşın bayrağa saralar
Kabuk bağladı yaralar
Ne acı ne sızı kaldı
O bitimsiz faydaların
Yıkılmayan gövdelerin
O doyumsuz sevdaların
Ne ataş ne közü kaldı
Böylemiydi alın yazın
Duyulmadı ki avazın
İşte böyle Lüzumsuzun
Ne takat ne hızı kaldı
Sadık Dağdeviren
Aşık Lüzumsuz
5.0
100% (16)