1
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
933
Okunma

yalnızlığın dili olsa da bir konuşsa
kayan gözlerin sözlü yanılgılarında
kendime ait çığlıklarım iliklense ilgisiz kalışlarıma
papatyalar bir kere de rahat bıraksa beni
gözlerimin ateşle dansında doğrularım uyansa
ne varsa yaşamak adına
dört nala yazmak için
benimle kalsa
ondan bir şeytan düşse kerahat vakitlerinde
hayatın tam ortasından
sinekleri yakalanmamış uysal pineklemelerinde
bir kere de adıma kuleler dikse şahidim
baldırları arasında gezinen bir yılan kıvrılmasına
boynu bükük dilenciler beslese
gölgelerin aslında melek olmadığını
şeytanların dilinden dinlese
şarkıların esnemelerinde
baba yüreğinin onurlu ellerinde
kentine sınırlar çizilen kız çocukları doğursa bir kadın
martılar kuş olmaktan ziyade düş olsa
bembeyaz gökte dalgalanan saçları gibi Mikail’in
sarı saçlarıyla omzuna dökülse bir yanı
mavinin ezberinde çivilense tırnakları yaşamaya
hayatın her ne kadar getirisi varsa
bir o kadar da götürüsü olduğu oyunlar arasında
pahalı bir gecelik olsa yalnızlığa adanmış zil sesleri
nasıl isterse
ve nasıl bilirse bir mantar terbiyecisi
düğmelerinin anason kokan ellerinde
beyaz kağıtların tövbesine pastel renklerle
kadınlar saklasa, adamları örten rüzgarlar
turnikenin dönen son ringi olduğunu bilir gibi
yüreği ellerinde soyut ağırlığının kaldırım taşlarında
yeni şehirler kursa dünyalı arkadaşlar
hiç bitmeyeceği umulmuş bilinmezlik nefesinde
ağlamaların gergin tokalarını burun uçlarına takmış
altın giyotinlere sahip camların yakası açık günlerine
numarası olmayan odalar ayırsa birkaç kriz sonrası
o soytarı sanal kalabalığın tam ortasında ki yalnızlık partisi
çünkü nasıl biterse
öyle başlar yeni bir insanın hayatı
yeni bir hayat için çok geç de olsa
her insan ona en yakın uzaklığı sevmeli
zor da gelse;
bu herkesin kaderi...
5.0
100% (2)