2
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1216
Okunma

Ve sen gittin...
Ucu yanık sayfalara gömüp sözlerimi,
zarflarını bana açtırdın
sana gönderemediğim mektuplarımın.
Kaldırımlara saçılan sayfalarda buruştu alnım,
iyiden iyiye beyazladı saçlarım.
Sıradan mı geliyor bu sözler sana ?
Sen hiç baktın mı sensiz aynaya ?
Ben bakmadım....
Ve sen gittin...
Dikenleri sapladılar içime,
hani Azrail gelince çekermiş ya ruhunu
işte öyle.
Buz gibi oldu odam,
her sabah üşüyerek uyandım sensizliğe.
Ellerim çatladı her gece açılırken semaya .
Üşüdüm ,
daha da üşüdüm,
kanadım duamda.
Sen gittin ,
gönderilmemiş mektuplarda biriktirdim ben de seni,
okuyamasan da.
Şiir yaptım seni,
virgül koydum, üç nokta koydum sonuna...
Bir türlü noktalayamadım .
Hani içimdeki büyümemiş o kız çocuğu var ya,
hâlâ saçlarını dağıtıyor yaramazca.
Ellerini alıyor avucuna,
yaslıyor yanağına..
Sonra...
Sonrası sıçrayarak uyanma.
Sen gittin,
ve ben yıllarca sen/sizliği büyüttüm solumda.
En masum hatıralarla,
saflıkla okşadım başını,
doğ/a/mayan bizdeki o yetim kalmışlığı.
Kimde kalmıştık biz?
Kimlerin dudak arasına gömülmüştük?
Aşkta bizi yersiz yurtsuz bırakanlara
söyledin mi hiç;
Aşkta bize yer yoktu,
ama bizdeki aşk sonsuzdu!
Gülşen Mavi
5.0
100% (2)